Bir çadır düşledim az önce, evim benim olan… Brandadan camı plastik kaplı şeffaf gökyüzü, gölgesi yere vuran bir kumsalda… Ardında bir çeşme kırmızı tulumbadan sabahları yüzümü yıkadığım… Yıldızlar ..
Nasılda çıktı “dan, dan, dan ” Bir yürekte, büyük hezimet. Derin, geçmeyen ve yakan. İlk “dan” sesiyle başladı her şey. İlk dan’la sesler öldü, ikincisinde yürek geçti sınırdan, üçüncüsü..
Kapılar açılır her sabah, maviliklere selam çakar, Yürek çarpar kuş kanadında, günü selamlar .Bir ışık doğar tepeden; mavi, parlar suyun üstünde, Ağaç dile gelir; yemyeşil, karışır tuzuna Marmar..
Umut etmeyi sever kimileri.Bense en çok, umut etmekten korkarım…“umut felakettir"Tembelliktir...En son beklenen ve hiç gelmeyen…Köşesinde pinekleyen, yaşlı bir cücedir….Aylar..
Bir uçak havalandı... İlk tekerlekleri kesildi yerden… Dedim ki baktığım yerden uçak, beni de al nereye gidersen…Uçak beni duymadı… Kalbimin isteğiydi uçmak ve konmak bir dağa… Dağ beni ..
Düşündüğünüz olur mu hiç .Nedir faklı kılan bizi birbirimizden? Daha zengin oluşumuz mu diğerinden , yoksa daha zeki olmamız mı!… Yoksa daha becerikli , daha beceriksiz, daha şişman , daha zay..
Mavi–yeşil sıcak bir nisan günü kız kulesine bakan bir tepede doğdum ben de. Doğar doğmaz seyrettim ..