Sakın ansızın gitmeSakın ayrılma yüreğimden.Hep kuytusunda kalbiminHep yağmurlu bir günün bir yerindeBenim sol yanımda dur...Sakın ansızın gitmeSakın sen de bitme...Kocaman..
Anladım, yok sınırları aşkınYıkıntılar arasında yangın duruyor...Kül olmaktan korkupKaçsam da soğuk bir ırmağa, Bir yanım yangını özlüyor...Sınırsızca çoğalıyor aşkBir yanım
Gönlümün semasında bütün yıldızlarKaranlık ortasında seni sayıklar...Beyaz bir tay şaha kalkar yüreğimdeDenizin üzerinde özgür martılar...İstemem, gözlerini götür giderkenBekl..
Elini uzat önce, elini sıkıp sana merhaba demeyi özledim... Sonra karşına oturmayı, defterimin arasından telaşla çıkardığım, dörde katlanmış bir mektubu, eline uzatmayı özledim... Mektuba yazdığım..
Ne güzel gittin karşımdan...Ya kendin gittin, Ya da ben gönderdim seni...Ne farkeder kiYoksun işte...Bakıyorum, boşlukBakıyorum, soğuk...Bir küçük çocuk oldum iyiden iyiy..
Karlı bir gün hatırlıyorumAdımlarımdaki o kar sesiVe beyazın en derin ayaz hissi...Yorgun trenlerAğır vagonlarını götürüp peşisıraDağın ötesine doğru kayboluyordu...İstasyon be..
Ağlıyorum sen, gülüyorum sen...Kalkıp gidiyorumBulutla konuk oluyorumBulutun içinde sen...***Yağmurun gümüş kolyesinde sen, Güneşin kokusunda...Duvarın mavi badanasında
Ölümün farklı farklı yüzleriyle tanışıyorum. Ölümün son nefes olduğu yanılgısında, mezarlıklar sıralanıyor. Son nefesin vakti meçhulken; milyonlarca nefesi bırakıyor ciğerlerim, ama ölüm soğuğuna ya..
Söylediklerim, söylemek istediklerimin ne kadarı kiVe hayatımın ne kadarı ki yaşadığımSevgim ne kadar ki, öfkemin yanında...Yıllar öncesinde bırakttığım, o minicik ellerNe kadar..
Yarım kaldım, mutlu musun adam?Ağlıyorum, ağlamayı taş ne bile adam?Değer biçtim bir bilinmeyene, Sen bunu anlaya kadarDünya göçer be adam...Taş karşısında taş gibi duran yürek
Beni bir dağın başında kimsesiz bıraksalar, ben yine de yazardım sanırım. Doğduğumdan bu yana yaz..