kaldığım yerden devam edemeyeceğime göre, yeni bir şeye başlamanın vakti geldi. başladığım şey tabiki dünyayı değiştirmeyecek, suda salınan yaprağın yönünü de...
Aklın yalnızlığından çıktım dışarı, kağıdın üstündeydim önce şimdi elektronik bir cehennemin göbeğinde. sus demek geldi aklıma bu susmaya! ellerim..
/gözlerin bir uykunun hapsine kilitlerken kirpikleriniyüreğinin avlusunda yürütmelisin topalladığın günleri/ bir düş; bulmalı ayak izlerimikapının deliğindenpencerenin aralığından..
/ben bir aşkın hata payıy(d)ım.../ hata payı doğru zamandadoğru yerdeydimsen yanlış kişiydin (?) o zamano yerbana seslenirkenbilmediği bir isim gibi adımı; ömrü..
siyah ve hüzünlü kadınlar gibi geçiyor ömürüstümüzden; anlamını ıslatamadığım yağmurlarlasevdiklerimin mezarlarına çiçek açtırıp. şimdi o damermerlerin üstüne yazılangarip rakaml..
yağmurda şemsiyesiz kal sen kalbimde kansız telgraflarında telsiz kal mırıldandığında notasız gün doğunca ışıksız konuşunca dudaksız anlamadın mı hal..
saatsiz bir karanlıktan ışıksız geldi aşk /korktum/ beyazına kan işledi gözlerim /tuttum/gecenin suratına;bıçak gibi bir gül çektim şubat 2010..
Şemsiyenin üstünde kalmasın diye yağmurun sesi! bilmiyordum yolu adresi sorduklarım gibi artık rahatsız ediyor çantasız yolculuklar cebimde dönüş bileti taşır bir duygu g..
uyuyan bir kentin silüetinde gülüşünü parıldar gördüm dudaklarında sokak lambaları vardı umutsuzluk çay bardağı gibi belimi incelttiğinde kavramak için çaresizliğimi..
yakarım geceleri ıslaksa kibritlerim, gözlerinle veririm alevlere bu şehri yalnızlığımı aydınlatsalardı eğer yakardım geceleri.... ne kadar kelimesizim şimdi oturmuş..
Yılmaz Odabaşı hayranı. Yeldeğirmenleriyle dövüşmeyi seviyor... ..