Sapsarı, içi boş, plastik bir ördekti çocukluğumun kanat takıp uçamayan oyuncağı... Hep, durgun sularında yüzdürürdüm ömrümün. Yağmur göllerinde çamura bürünür, kirler süzülürdü suskun ga..
El yordamıyla ahşap sedirin altına geceden sokuşturduğu çorapları buldu ve ayağına giydi Habibe Nine. Ayağa kalkacak gibi bir kere yeklendiyse de kendinde o takati bulamadı. Kolunu attığı hasır yastık..
Yazmayı sevdiğim kadar, konuşmayı sevseydim...Yazmayı becerebildiğim kadar, konuşabilseydim...Yazdık..