Yeniden doğmuş gibiydim o jeopolitik çocuğun kabuğumdan çıkarken izlediği tabloda… Kıtalar eriyordu avuçlarımda, sen yoktun… Kabuğunu kırmaya çalışan bir yavru gibiydim, sen yoktun…..
Kendi görüntüsüne âşık olan Narkissos değildim elbet… Bizim hikâyemiz Karaburun’da da geçmiyordu. Dali kadar olmasa da karizma konusunda idare ederim doğrusu yani Dali’nin bıyığı kadar saçı..
Eriyordu zaman Camembert peyniri gibi… Gidişin takılmıştı yelkovanın ayağına akrep tüm gücüyle tutunuyorken zamanın zeminine, uzayıp gidiyordu aşk, bilinmeze… Ne yani gerçekten gidi..
Sana uzaklardan sesleniyordum lakin soluğun yanağımda, aklımda, fikrimdeydi… Dokunamasak da birbirimize… Yıldızlara dalmıştım… Gece biraz maviden, biraz da siyahtan çalmış üzerime d..
Yalnızlık; tırnaklarını geçirince tenime o ana kadar ıssız olduğumu sanmıştım. Yanıldım. Alaycıbir acıoturuyormuşmeğer hemen yanı başımda. Şaştım önce yalpaladım. Gözlerime inanamadım. Epeydir yap..
Hani acıma-sız derlerdi ya aşk için… Bugünlerde ne doğru, çok doğru hatta hayatta doğru düzgün duyduğum dos(t)doğru cümle bu oldu. Hoş yine de düşünmeden edemiyor insan niye ayrılık uğrayın..
Yalnızlık… O değişmez olgusuyla, o değişmez sessizliğinin ses tonuyla yanaşınca yanıma kalakaldım öylece… Büründüm onun ses tonuna… Bülbül değildim ama tepeden tırnağa dut yemiş gib..
Ne günlerdi ne günler… Yanına yanaşmaya cesaret edemezdim. Köşe başlarında hep gizlice yolunu gözlerdim. Sen yanımdan geçerken tam konuşacak gibi olurdum, suskunluğa boğulurdum. Tam elimi u..
Nasıl almıştı beni ayrılık… Uzun zaman evvel ilk defa tatmadığım duygularla yüzüyordum maviliklerde… Martılar dahi konmazken tenime, sen güneşlenmiştin güvertemde… Kâğıttan gemi olabilirdim..
Olmuyor… Bitince geçer sandım. Geçmişe dair ne varsa bulanık bir tabakanın ardında kalır, gelecek daha bir netleşir sandım. Yanıldım… Belki de yanıldık… Sonbahardı...
İzmir doğumluyum. Uzun düşünceler, kısa şiirler hayatımın büyük bir bölümünü kaplar. Öyle gökkuşa..