Bu en güzel, en özel mevsimi melankolik halinde yaşamaya başladı zaman. Kim bilir bu yaşlı gezegen, kaçıncı sonbaharı solumakta. Geriye düşenlerde kaybolup giden hayal kırıklıkların..
Bir yaşam analizi, bir yalnızlık fobisinden süzülenlerden söz edelim bu defa. “İnsanlar yalnız doğar, yalnız yaşar ve yalnız ölürler, sadece paylaşılan anlar vardır” Şu çok kullandı..
Yaş Elliyi Geçince… Biliyorum, sonbahar gelince önce sararır yapraklar, sonra kurumaya yüz tutunca da yere düşer savrulur ve zamanla da karışır toprağa. Bilirim, yalnızlık..
Her yaşın ayrı bir güzelliği ve bir o kadarda zorluğu varmış. Deneyimledikçe kıymetlenen hayat, içinde ne barındırır ve o içinde barındırdıklarından bizim payımıza ne düşürür, bunun muhasebesini ya..
Seni nasıl anlatır kalem, kâğıda nasıl düşer sözcükler bilmiyorum! Sevdanın önsözüydün, öyle girmiştin hayatıma. Diline o kadar güzel yakışıyordu ki aşk, tutulası geliyordu insanın<..
Her sabah yüzümü yıkamadan önce usulca eğilip aynaya tedirgin ve mutsuz bakmakta niye ısrarcıyım ki. Üstelik her geçen gün hoşnutsuzluğum katlanırken. Uyku mahmurluğunda bile çizgilerimi düşünmekte..
Beni seviyorum… Var mı artıran? Yine bir atasözüyle giriş yapıyorum konuya, şöyle ki; “ Elden gelen öğün olmaz o da vaktinde bulunmaz.” Size hayatınızın şifresini veriyorum, bu kıya..
Yine geldi çattı Haziran. Şu özel günleri kim özelleştirdiyse hiç iyi yâd etmiyorum sizi bilinsin. Duygularımı boşaltabilmek için özel güne, aya, yıla falan ihtiyacım yok elbette ama topluluk psiko..
Hayat kendini kandırabildiğinde yaşanası bir hal alıyormuş, yoksa diğer türlüsü çok yoruyormuş çok. Kendine yalan söylemek, söyleyebilmek var olan acı gerçekleri ne kadar öteler ki ve yahut..
Yolcu olduğumuzu unutmadan, yaşamanın zorluğunda hayatın yakasından tutuyoruz ya bütün direncimizle, çok yoruluyoruz haliyle. Rekabet denilen kavram, üzerimize hayallerimizin üstünde bir ağ..
1965 Zonguldak doğumlu ve halen Zonguldak'ta yaşamaktayım.Yazarım ve çeşitli platformlarda sunucu..