Songül Ablanın işi zordu, hem de çok zordu. Bir taraftan Ahmet'in hastalığı, diğer yandan toplumun zihinsel engelli yavrusuna karşı zalimce, cahilce, vicdansızca davranışları hayatı ona zindan ediy..
Ahmet gittikten sonra bir müddet konuşmadık. İkimiz de radyoda çalan türküyle efkarlanmıştık. Songül Abla başıyla işaret ederek radyonun sesini açmamı istemişti. İlginç bir tesadüftü. Radyoda; Ağla..
Söylenecek ne çok sözümüz var söyleyemediğimiz. İçimizde büyüttüğümüz... Söyleyemediğimiz her söz her kelime her düşünce kızgınlığa, kırgınlığa, küskünlüğe, üzüntüye kedere, bulanıp yüre..
“...Bastığın yerleri toprak diyerek geçme tanı Düşün altında binlerce kefensiz yatanı...” Bastığımız bu topraklar ki, birçok destana, zorlu mücadelelere şahitlik etmiştir. Bu topraklar ki..
25 günlük bebeğini koltuğunun altına alarak hızla evinden çıkıp kendini asansörün önüne zor atmıştı. Çok korktuğu her halinden belliydi. Biran önce asansörün gelmesini istiyordu.Yanına yak..
İçimde yaprağın üzerinde, Titreyen yağmur damlası gibiydi umut. Ne yüzüme gülüyor, Ne de diyordu unut. Görecekti aydınlığı, inanıyordu bu yürek...
Söylenecek sözlerin çokluğu, insanı bazen dilsiz yapıyor. Konuşamaz oluyorsun. Kızgınlığını, küskünlüğünü, kırgınlığını, üzüntünü, kederini, çaresizliğini yüreğine gömüp tüm çığlıkların sessizleşiy..
Bizim oralarda hızlı giden birine "bu ne acele ardından atlı mı kovalıyor?" derler. Ben de aynı soruyu durmadan dinlenmeden hızla akıp giden zamana sormak istiyorum. Bu ne hız, bu ne acele ardından..
Bir kitapta okumuştum; “insan kaybetmeye görsün, diye başlıyordu paragraf. Bir yerden başladı mı kayıplar, arkası çorap söküğü gibi gelir. Kimi zaman hızına yetişemez olursun. Ardı arkası kesilmede..
Halk arasında sıra dışı gerçekleşen olayları anlatmak için "bu dünyanın çivisi çıkmış" deyimi kullanılır. İnsanlığın geldiği noktaya baktığımızda halka hak vermemek ne mümkün? Zira nereyi tuts..
Anadolu Üniversitesi İktisat mezunuyum. Emekli muhasebeciyim. Felsefe, İlahiyat, Sosyoloji ve Ps..