"Gevezeyim ben. Hem de öyle kelimelerle tarif edilemeyecek derecede gevezeyim. Konuşmaya başladım mı konu nerede toparlanır, sonu nereye varır bilemem. Saatlerce aralıksız konuşurum. Anlatacak bir şey..
Boy 1.55 kilo olmuş 65... nasıl yuvarlanıyorum siz tahmin edin. Gerdan bir yandan, göbek bir yandan... Hele bir popo yapmışım ki sormayın. Arkadan bakınca bagaj misali, otur üstüne kahve iç, o kıvam. ..
Gezilmedik sokak, girilmedik emlakçı bırakmamıştık. Yine de bütçemize uygun bir ev bulamadık bir türlü. Biz iki kız, iki ayrı koldan altını üstüne getirdik memleketin ama bulamadık işte. Bütçemiz kısı..
Çünkü ortada bir kaç top ve bir sopa var alt tarafı. İnce görmeyeceksin. Bu iş maharet ister demeyeceksin. Vuracaksın topa gidecek. İster ulaşır gitmesi gereken yere ister ulaşmaz. Elinde sopa düşünüp..
Müzik başlıyor. Gözlerimi kapatıyorum."Boynu bükük bir papatya olduğuma bakıp daSenden vazgeçtim sanıp sakın aldanmaYedi kat yerin altından örgütleniptakılıverdim saçının arası..
Ellerimden uzağa düşmüş. Masanın arkasına. Kurşun kalemim beni terketmiş. Öyle tahmin ediyorum ben. Dolapla masanın arasındaki ufacık aralıktan görüyorum ama ulaşamıyorum. İki aydır orada. Masayı çekm..
İngiltere'nin kışında kim mutlu olabilir ki… Paris'te romantik bir tatilin ardından terk edilen Sylvia'ya da mutluluk vermez o kış mevsimi. Gözüne bir kıymık batar. (The Eye-Mote şiiri bunun üzerinedi..
Çalışmayı severim ama patronları sevmem. Yanında çalıştığım işveren için her gün üzerinde düşünülmesi gereken stres kaynağı bir personelimdir. Zavallı patronlarım. Benimle mücadele etmekten yorgun düş..
Birazdan anneme telefon açıp "iyi ki doğurdun beni" diyeceğim. Her yıl sevindiği kadar sevinecek yine. Bunu duymaya bayılıyor. Çocuğunun hayatından memnun olması onun için en büyük hediye. Sonra ablam..
Nerde kalmıştık. Sylvia doğmuştu değil mi. Babasına düşman olmuştu hatta. Boston dedik ama doğduğu yer olarak. Sylvia‘nın doğduğu Boston Amerika’daki Boston’du tabii. Massachusetts Memorial hastanesin..
1972 yılıydı. Doğdum. Evde hep kitap okuyan iki kişi vardı. Büyüdüm, okullar okudum. Birşey öğrenmed..