Diziyi beklerken rastladım Hababam Sınıfı filmlerinden birine. İzlemeye başladım. Mahmut Hoca yine toplamış ganimetleri, çocuklar kalmış sigarasız, çare düşünüyorlar. İçlerinden birinde..
Daha dışardan baklava neyim almam. Tatlıcılar maliyetleri düşürmek için işin ucuzuna kaçıyor, şerbet için mısır şurubu kullanıyorlarmış. Yağ da tereyağı değil, tereyağ aroması katılan palm..
Akşam iş çıkışı eve bazen geze geze geliyorum. Metrodan inince alışverişimi de yapıyorum. Bizim orası zaten çarşı. Herşey var. Lazım olanı almış olsam da fırından yeni pişmiş ekmek..
Evden işe gidişim yarım saat bile değil artık. Bindiğim vesaitler filan yani. Hele metro en fazla yirmi dakika sürüyor, istasyonda bekleme sürem dahil. Önceden sadece bir saatim ana dur..
Geçen arkadaşımla öğle saatinde yemeğe gidiyoruz, bahçedeyiz. Durdu ''aaa fıstıklar'' dedi Bahçede fıstık çamları var. Yere dökmüş fıstıklarını. Biraz giderken biraz gelirken topla..
Zor bir durum. Anne olarak ne yapacağımı şaşırırdım herhalde diye düşünüyorum. Kızımın çok şükür böyle bir hali yoktu. ''Sorun'' demiyorum. Hali yoktu diyorum. Kız veya erkek ..
Bu da yörüklerden :) '' Yörük açılımı isteyöz biz de gari Beni bakın biyo! Önkü önküle olmaz gari, ben de "açılım isteyyom!" Ni' len bu? Köpeksiz köv bulmuşla da değneksiz ..
Daha önce hiç görmemiştim :) Hastane ortamı farklı olur malum :) Önceki işyerimde de öğle tatilinde herkes dışarı giderdi. Abiler öğle arasında ne eder, ne yapar, nasıl vakit geçirir bu..
Zamanı şimdi. Tadıyla... Görüntüsüyle... Tam mevsimi. Nar zamanı. Nar mevsimi. Sadece tadı ve görüntüsüyle değil... Sembolleriyle de mevsimi. Bereketiyle de.
Sabah trafiği malum... İşe gitme telaşında aceleci insanlar... Hızlı hızlı adımlarla yürüyorlar. Metroda sanki dünyanın sonuna gelmiş gibi uçarak iniyorlar merdivenleri. Otobüs dur..
Kendi halinde biriyim, ziraat mühendisiyim. Emekli oldum ve kendi işimi kurdum. İzmir'de yaşıyoru..