şimdi sen; içine mi yağıyorsun? içinden mi? hangi buluttan nem kaptı yine yüreğin? hangi zamanın yansıması bunlar? ..
Adını biliyorsun. Dudağımın ucunda takılı, düştü düşecek avuçlarına. Ama sen söylenmesine ramak kalmış o iki heceye bakma ve kelimelerin sıradanlığına, hali hazırdalığına kanma sakın. Senin asıl adın ..
Ucu paslı bir makas gibi Kesiverdin tüm sözlerini benden Bakışların yedi kat el Dokunduğun yer; buz kesiği Oysa bir umuttu İçime iğnelediğin Oysa göktü yüzü..
çok değil, birkaç parça eşya aldım yanıma sadece. birkaç kitap, bir defter ve bir kalem... dilimin ucunda en sevdiğim şarkılar var bir de... daha şimdiden yazılacak kelimeler birikmeye ..
O bir kahindi. Bir geleceği gören. O, tanrısına başkaldırmış bir asi. O, “insan”ın yanında olmayı seçen. Bilimi, sanatı ve uygarlığı insanlığa armağan edendi o. Ve tüm bunlar yüzünden cezalandırılıp, ..
Ah sen! Gözlerinin göğünde yeryüzünün en dibine düştüğüm adam! Bu taşıdığın nasıl bir sevdadır ki; ellerindeki kanları siliveriyor bir dokunuşta? Var oluyorsun! Bu kendine duyd..
Sana daha önce kendimi hiçbir yere ait hissetmediğimi söylemiş miydim? Geçmişin kökleri ne derece sağlam ve sıkıysa o kadar çok ve güçlü olur derler ya hani bu bağlılık, bu ait olma hali. Belki de ben..
Bazı insanlar vardır hayatına nasıl girdiklerini anlamazsın. Sanki hep varmış gibi zamansız, rahat, huzurludur varlıkları ve ilk defaymışcasına da merak, heyecan ve coşkudur yaşamına kattıkları. He..
Ayak basar basmaz rüzgar vardı iliklerine kadar hissettiğin, değdiği yeri buz kesen. Yağmur vardı sonra, bazen usul usul, ince ince kulağına bir masal anlatır gibi yağıp, bazen de acelesi varmış gibi ..
noktaysa eğer çoktan konmuştu aslında ama virgülü vardı bir de hemen üzerine iğnelenip bir umut diye saklanan... şimdi ise sen devrik bir cümlenin sonundan virgü..
30’ lu yaşların ağırlığında geçiyor artık yaşam ama teğet geçerek, ama kurcalayıp didikleyerek...İst..