Ayaza vurmuştu şehir. Sen ölüyordun; “50 gün yattım…. 50 gün… dile kolay… bir avuç kalmışım ….. onca gün bir doktorun aklına bile gelmedi… düşünsene”yle şikayetlendiğin Hacettepe hastanesinin onko..
Sıkıntılarınıza, göz yaşlarınıza aradığınızda bir sığınak, dizi, film karakterleri gibi hemencecik koşup bir bankına oturacağınız, sahilinde yürüyeceğiniz bir denizinin olmadığı; onlarca ölümü, enk..
% 40’lık bir kesimin hiç tatil yapamadığı ülkenizde, boğucu sıcakta, tıkılıp kaldığınız şehirde, cezveye kahve koyarken “Ahadannna peri perişan bir hayat yaşıyorum. Mutlandınız mı”yla denize sıf..
Daha erik ağaçları beyaz çiçeklerini açmamış, dağların eriyen karları da dik kayalıkları, taşları hiddetlice dövüp köpükler saça, saça Fırat’a, Meriç’e, Munzur’a karışmamıştı da sen, akşamlar..
Belki de sen, herhangi bir yerde soğuğa aldırış etmeden, üstüne aldığın ince hırkaya biraz daha sarılıp “Herkes ama o asla.. yapmamalıydı”yla aklındaki fotoğrafları bulanıklaştırırken, sizde, niha..
EİNSTEİN’nın “Aptallığın en büyük kanıtı, aynı şeyi defalarca yapıp farklı bir sonuç almayı ummaktır…..” diyerek yaşadığı dünyanın, geçmişi, geleceği, günü, gecesi ölüm soluyan bu diyarında uyuyo..
Söyle, ay doğmadan, düşmesin yaş gözüme Baharda, beton yığınlarının grisine boyalı şehirde, akasya kokusuyla illa da çiçek pazarından alınması gerekli sarı lalelerden yoksunluğa, tek eksiğin..
Ekonomi mezunuyum ..