Bugün gizlenmiş bir mektup buldum masa çekmecesinde, uzun zaman önce yazılmış. Şunlar yazıyordu mektubun son paragrafında, içim burkuldu okurken, dayanamadım ağladım... ''Bence en büyük hak..
Dün Çeşme’ye gittim. Durmuş, denizi izlerken, dalmışım, yanıma yaşlı bir kadın geldi. Sanki daha önceden tanıyormuşum gibi, ‘nasılsın?’ dedi. Şaşırdım, ‘iyiyim, siz nasılsınız?’ dedim. Cevap vermed..
Ben ne zamandır seni düşünüyorum. Senin bundan haberin yok. Ne çok istiyorum yanında olmayı, seni dinlemeyi konuşurken. Sonra izlemeyi seni birşeyler yaparken. Ben ne kadar mutlu olurdum seni görm..
Neden yazmıyorum? dedim sonra, neden yazıp da kurtulmuyorum? Beni ben gibi, olduğum gibi… Ben sosyal bir çevrem olsun istedim hep. Arkadaş gibi arkadaşlarım, dost gibi dostlarım olsun birlikte..
15 Temmuz’u 16 Temmuz’a bağlayan gece 2010 saat 12.20 Foça rüzgârı kuvvetlice esmeye başladı. Rüzgâr bana hüznü hatırlatır. Tanıdık hüznü. İçimden hiç atamadığım hüznü. Sebepsiz bir ayrılık kor..
Ben alıştım artık, uzaktan sevmelere... Herşeyi, herkesi... Dönüp baktığımda geçmişe ve tüm yaşadıklarıma, dünden ve bugünden arta kalanlara; hüzün ile aşk aynı nehirde yol alan iki solgun ve kuru ..
Ben bu yazıyı unuttuklarımıza ve unutanlara yazmak istedim.Sizin de unuttuklarınız vardır mutlaka ya da sizi unutanlar vardır. Zamanında yakın olduğunuz, hayatınızın bir parçası olanlar. Bazen du..
Öğrendiklerimiz unuttuklarımızdır bazen ve biz unuttuklarımızı hatırlamak istemeyiz… Bu blogda ne..