Bir güvercin kanatlanır Kars kapısından Erzurum ağlar Bardız geçidinde yatanların salası okunur İnsafsız dağlar Üç yüz amelenin Yüreğini dağlar Ne kefeni var ne ..
(sahaf dostuma) Bir gün çiğne kurallarını Alıştıklarından vazgeç! Temizlik yapma Yıkama bulaşıkları Çorbaya ekmek ban, Mesela Yoğurdu elle ye Hatt..
Pişmiş tavuğun başına gelenleri Merak etme! Ya mangal da ya tencerede yemek olmuştur en çok Bir akşam konuk et Öykümü dinle Bir kaç şiirimi oku Yüzü..
Bugün ismin geçti şarkıların birinde Durdum, dinledim biraz Sanki saklanmış gibi nağmelerin içinde Güldüm, söyledim biraz... Ben yazsam yazamazdım o içli dizeleri..
(yirmilik yiğitlere) Sığınıp bir yağmur damlasının gölgesine Rest çekiyorum güneşe Ölüyoruz onar, on beşer; kemikten döşe vurmuş hançer Yine benim Bir ben koşuyorum yüreği..
Lise yıllarımda en çok istediğim şeydi, bir daktilo sahibi olmak... Bir tanıdık vasıtasıyla elden düşme İtalyan marka bir daktiloyu beş lira peşin, beş lira taksitle yirmi beş liraya almı..
Sıcacık odamın penceresinden bakıyorum Sokak kedisinin yavrusunu kovalıyor Sokak köpeği Öyle bir dünya ki; Gücü yeten yetene! Tırmanıp can havliyle sokak lambasının direğine..
(Eylülün fidanlarına) Ölümünün ardından bir koro: Ağzı süt kokardı diyorlar Ben Türkiye kokardı nefesi Yüreği Türkiye atardı diyemedim Bağışla çocuk!
Hiç yazılmamış şiiri yazmak Hiç söylenmemiş sözü söylemek isterdim sana Hani at kılından duvar örmek Bir yıldızdan bir yıldıza atlamak gibi mahir Yani söz ustası olmak değil..
Marmara’da küçük bir sahil kasabasında mart akşamıydı zaman. Denize nazır salaş bir balıkçı lokantasında ikinci kadehlerini tokuşturmaya hazırlanıyorlardı. İkisi de uzak yerlerden gelmişti. <..
Milliyet Blog