Önceki bölümün devamı... İki gün sonra. O gün erkenden uyandı, pazar vardı aşağı mahallede. Belki orada bir işin ucundan tutabilirdi. Çabucak giyinip pazar yerine gitti. Çadırlar kuruluyord..
(Önceki bölümün devamı) Bekir açtı, neredeyse yirmi dört saat olmuş ağzına bir lokma koymayalı. Açlık hissettikçe su içmiş, içmiş ama bu da bir yere kadar. Sonra açlık gene hissettirmiş kendini..
(Önceki bölümün devamı...) Babası onu bir kere bile adıyla çağırmamış yani “Bekir” dememişti, çünkü o dedesinin adını taşıyordu. Eğer ismiyle hitap ederse sanki babasına ismiyle seslenmiş..
Bekir, cebindeki paraları çıkardı. Biri kağıt, diğerleri de madeni. Hepsi yarım avuç. Saydı 17 lira 25 kuruş. Anasına gönderdiği 150 liradan sonra kalan paraydı bu. Mekan sahibi onu çağırıp kafeler..
Ey korona korona Benim maskeyi ne yaptı Git de sor ona -Kendi kendine konuşmaya mı başladın Müco? Karısı kısaca Müco dese de asıl adı Mücahit. -Mas..
Mezarlıktan çıkıp her iki tarafında bir ve iki katlı evler olan sağdaki bir sokağa saptın. Yerler çerçöp doluydu, yaşları sekiz-dokuz civarında dört çocuk plastik bir topun ardından koşturuyordu; ..
Yatağına dönünce tekrar sıkıcı düşünceler zihnine doluştu: Sen beş para etmez, anlamsız, önemsiz, acı çeken, hasta ve yoksul biçare bir varlık mısın? Bu karanlık, kasvetli, içini daraltan..
Ders çalışman imkansızdı, gözlerin okusa da aklında hiçbir şey kalmıyordu, ellerin yazsa da yazdıklarının hiçbir anlamı yoktu. Odanın ışığını kapatıp yatıp uyumayı denedin. Olmadı olmadı... Saatler..
Hüseyin Usta'nın bu isteği seni şaşırtmıştı. Nasıl şaşırmayacaktın? Öyle ya, bugüne kadar seninle beş dakika bile konuşmayan bir kişiden böyle bir istek geliyordu. Odana gidip çantanı bıraktın,..
Kendini yılkı atı gibi hissetmiştin yıllardır. Onlar yaşlandıkları ve artık bir işe yaramadıkları için doğaya bırakılıyorlardı; soğukla ve yırtıcı hayvanlarla yaptıkları mücadeleleri kazanırlarsa s..