Bir zincirin son halkasıyım, kıyıma uğramışlığın da muadilidir şiirlerin efkârı belki de kusursuz olma istemine yenik düşen mağdur bir düşün de ta kendisi. Atıfta bulunduğum soytarı gecenin..
Zincirleri kıramadığımdan hayattaki durağanlığa rest çekip sığındığım sadece ve sadece boş sayfanın zaafına yenik düşüp içimdeki kopuk düğmeleri elimden geldiği kadar iliştiriyorum o iliğe ve biliy..
Ön sözünü yazmalıyım evvela ve şahit tuttuğum meleklere de son ikazım: Artık gözetmeyin beni. İhlas yüklenip de düşmüşken yola; sapmadan rotamı da istikrarla korumak adına yalpalaya..
Tanrısal bir hicvi olmalı umut tarhının bir de dökümlü eteklerinde hüzün balyalarının sakladığı sırlar olmalı. Sevdalandığım ömrün ilk çeyreğinde s/aklıyım ben ve yumuk yumuk gözlerinde kardeşim ma..
Mutsuz olma hakkımı kullanıyorum cüzi irademde akışkan bir rahmet: ben ki vefalı yüreğimin müridi sıradan bir telaşım. İçimin iklimlerinde savruk saçlarım; duyulmaz nidalarım… ..
‘’Geçmişin kokusu yok…’’buyurmuştu şair göğün mavisine dikip de gözlerini ölü şehir bir punduna getirdi ve başladı söze dipçiği hüznün körükleyen bir eda ile yüz yüze geldi mevsim ve kadın ve tüm a..
Minnet duyduğum, elbette kaygılı biz mizacın iz düşümü en çok da sözlüğün çeperinde kendime ihanet etmekle mükellef asla kullanılmamış ve yazılmamış sözcükleri derleyip yazdığım mektuplara bir yeni..
Bir ritüeli mi dillendirmeli belki de bir dinlence her söz öbeği hani asma katında cennetin adımlarımı hızlandırmakla geri dönmek arasında çaresiz kaldığım. Ufkun mizacında sözcük balyaları..
Tahliye edilesi yalnızlığın ön koşuluyum ve makber benzeri özlemin doluştuğu satırlar. Çetrefilli yalnızlığın kâbusu olsa da kukumav kuşlarındaki hüzne biat o gözyaşı elbette görüntü ihlali..
‘’Bir beyazdım siyahlar arasında.’’ (Alıntı) İklim duyarlılığında ikiliyorum mihrabı ve süzgün ömürler kürüyorum, atıl yalnızlığıma sahip çıkan sadece Tanrı. Büyütüyorum da başaklar..