Sevgili kardeşim Turgut, Sana bu mektubu çok uzaklardan, Moskova’dan yazıyorum. Mektup diyorum da, sahi mektup mu kaldı artık? Kimsenin mektup falan yazdığı yok! Artık son yıll..
Islattığı havluyu getirip bacağımın ağrıyan yerine koydu. Soğuk havlu bacağıma değer değmez irkildim. Küçük ve çelimsiz bedenim, karakışta soğuk suya dalmış gibi önlenemez bir şekilde titremeye başlad..
“Anne!.. Annee...” Öylesine ürkek ve kaygılı seslendim ki, kendi sesimi duyduğumdan bile emin değildim. Uyanmadığını görünce biraz daha beklemeye karar verip yönümü, bir camı ebru desenleri gibi ..
Buharı tüten çayları üfleyerek yudumladılar. Bazıları kerpetenle küçük parçalar halinde kırılan şekerlerin birkaç tanesi birden ağzına atıyor, bazıları ise dişleriyle küçük parçalar koparıyordu. Barda..
Eve girene kadar annem bileğimi bırakmadı. Parmaklarının yeri mosmor olmuştu. Kendi kendine söylenerek başımı sıcak su ve sabunla yıkamaya koyuldu. “Başım ağrıyor, yaram acıyor, ” diyemedim. Sesimi çı..
Evimiz köyün diğer başında olduğu için, meraklı bakışlar arasında köyün içinden geçip yürümeye başladık. Evi köprünün başında olan teyzem, yarama bakmak için gelmek istediyse de, bir şeyim yok diyerek..
Matkap gibi beynimi oyan uğultuyla, kendime geldim. Gözlerimi açıp etrafa bakamadan, kime ait olduğunu bilmediğim sesler duyuyordum. Ne olduğunu anlayamamanın şaşkınlığı içindeydim. Gözümü açtığı..
Yorulmak nedir bilmeden birbirimize çelme takıp yere düşürüyor, sonra da çın çın öten bir sesle karnımızı tutup, gözlerimizden yaş gelinceye kadar gülüşüyorduk. Bir ara çığlıklar atıp, tepelere çarpar..
“Yavaş olun çocuklaaar! Birbirinizi iteklemeyin! Düşüp bir yerinizi kıracaksınız!” diye bağırdı. Bir araya gelmiş binlerce karakargadan daha çok ses çıkarıyorduk. Onca karmaşanın ve çığlığın orta..
(Sevilmek, hatırlanmak ve bazen de şımartılmak isteği, yüreğimizin bir yerinde gizlidir hep. Turgut Erbek) Karakışın soğuk bir günüydü... Cemal Öğretmen, sildiği karatahtadan uçuşan tebeşir ..