Yüzünde derin çizgiler olan kendi halinde bir denizanasıydı sütannem. Denizkızıymış zamanında! Korktuğum zamanlarda istiridye kabuklarının arasına saklandığım da oldu, ormanın kuytu..
Öyle canın sıkkındır, kimeyse, niyeyse. Paran yoktur belki, paran çoktur belki, derdin dünya olmuştur ve sen dünyanın umurunda değilsindir, önemsenmek derdine düşmüşsündür. Saygı görmek, sü..
En kibirliler, en cahiller oluyor. Cehalet derken; gidilen fakülteler, yapılan mastırlar, yüklü banka hesapları, mevkiler, arabalar, yatlar, katlar değil demek istediğim; Empati yap..
İhtimalse, aklından geçirdiysen bir kere, ne kadar kendini kandırmaya çalışsan da, olmuştur bilesin. Yol, gama çıkıyorsa, gücün yoksa ve yalnızsan, balkonunda kuruduysa çiçeklerin… ..
Okullar açıldıktan sonra ortalık tenhalaşıp, insanların azaldığı, sincapların ve cümle börtü böceğin çoğaldığı dönemde, Maris’e, Kayıp Cennet’e gidip çam ağaçlarının kuytusuna çadır kurayım diyorum..
İnsan olmak, biraz da unutmak demektir... “ Seni hiç unutmayacağım” diye ayrılırsınız... Unutursunuz! Unutulursunuz da! Filmlerdeki gibi; vagonun penceresinden belinize ka..
Neredesin, ne yaşıyorsun kim bilir? Arada fotoğrafına bakıyorum... Şimdi de bakıyorum... Sen de bana bakıyorsun, farkında değilsin... Sana baktığımı bilsen, gülmezdin ya! Ne..
Öyle saçma sapan bir laf var; gidene “kal” denmez! Gidene “kal” diyemeyiz ki biz zaten, sıktıramayız... Arkasından bakarız... “ Güle güle” bile diyemeyiz... Susarız... Önümüz..
Müşterideyim, telefonla konuşmasının bitmesini bekliyorum, görüşme uzuyor, hararetleniyor fakat nihayetlenmiyor... Sıkılıyorum, dışarıdayım dercesine bir el hareketi yapıp, kapının önüne çıkıyorum..
Yağmur çiseliyor, yanımdan arabalar, kamyonlar geçiyor tek tük... Yaz aylarında, özellikle hafta sonları ne kalabalık, ne boğucu, ne tiksindirici olur bu yol... Allahtan kış işte... Kimseler..