Kadın bundan yıllar önce bir kitabın, bir köşesinde bir dörtlük bulmuştu. Bu dörtlükte şöyle yazıyordu; Ellerimi kavuşturdum, huzurla bekliyorum, Yağmurlara gelgitlere fırtınalara aldırmıyor..
Kadın arayışını Tanrının arayışına bırakmıştı. Tanrının arayışına bıraktığı andan itibaren herşey değişti. Sanki çok akıllı, herşeyi çok iyi bilen bir karar mekanizması onun yerine karar vermeye başl..
Kadın yeşil çimenlerde koşmayı çok seviyordu. Rüzgarın tenine çarpmasını çok seviyordu. Gerçek aşkını bulabilmesi için aslında yeşil çimenlerde koşmayı çok sevmemesi gerekiyordu.Eğer yeşil çimenle..
O kadın tepeye gelene kadar çok yorulmuştu, ama aşağıya koşarken çok hızlı koşuyordu. Yorgun olmasına rağmen ona birşey yeniden enerji vermişti. Ona enerjiyi veren neydi? Arkasından rüzgar mı itiyord..
Aslında kadının aradığı tek bir sevgi miydi? Aslında kadın tek bir erkeğin kalbini mi arıyordu? Yoksa kadın bütün erkeklerin kalbiyle bir olabilir miydi? Kadın bunu düşündü; ilkönce anlamadı, saç..
Kadın kırlarda gezmeyi çok seviyordu. Çünkü biliyordu ki, rüzgar tohumları ne kadar dağıtırsa dağıtsın, bahar çiçekleri heryıl inatla yeniden açıyordu. O yüzden bahara ayrı bir tutkunluğu vardı. Kır..
Bir gün kadın yola çıktı, yolda giderken nereye gittiğini düşündü. Çok belli bir hedefi yoktu ama yolda öylece yürüyordu.Yol bazen siyah, bazen griydi. Bazen de başka renklerdi. Yeşildi, maviyd..
Bir gün o kadın aşkı aramaya karar verdi. Aşkı aramaya giderken sadece biriyle tanıştı ve onunla hayaller kurdu. Hayallerini gerçekleştirmek üzere onunla yapraklarını birleştirdi. Yapraklarını birleşt..
Sıcak ve kuru bir çöl akşamında rüzgar kum tanelerini dudağıma doğru götürürdü. Dudağım bir gerçekti ve dudağıma değen kum taneleri de bir gerçekti. Ta ki ben gerçeği farkedene kadar.Gerçeği farke..