İnsanoğlu doyumsuz., sürekli bir arayış içerisinde.. Hep bir şeylerin eksikliğini yaşıyor şu fani dünyada.. Her İnsanın hayata yüklediği anlam farklı olsa da; amaçlar bir Dilediğimi..
Osmanlı Devletinin klasik dönemi olan16 ve 17 yüzyıllarda sarayda yaşam; İslam dininin gerekleri ve saray geleneklerine göre düzenlenirdi. Saray, haremlik ve selamlık olmak üzere iki bölümden..
Bugün bazı insanlar, dinin Allah ile kul arasında olduğunu söyleyerek anlatmanın yersiz, gereksiz olduğunu düşünüyorlar... Hatta dini anlatanlara da küçümser bir edayla bakıyorlar. Tabii bu ..
Dünya, insanın sonsuz ahret yurduna ulaşmak için denendiği yer.. Hepimiz yeryüzünde bulunduğumuz süre içerisinde ahrete yönelik bir sınav yaşamaktayız. Yaşam dediğimiz şey, Allah’ın bizleri sınamak..
Bazen hiç olmadık anda, kimselerin keşfetmediği bir yerlerde olasım geliyor.. Mesela diyorum burası; dokunulmaz bir alan olsa.. Sevmediğim, istemediğim hiçbir şey olmasa. Ve burada..
Aklı olan her insan bir hiç iken var olduğunu, Allah''ın varlığını, yaratılış amacını, nasıl kulluk etmesi gerektiğini düşünüp anlayabilecek bir bilince sahiptir. Oysaki etrafımıza baktığım..
Gruplar halinde yaşayan insanların oluşturduğu örgütlenmiş bütüne toplum denir. Osmanlı toplumu denildiğinde ise; Osmanlı devleti sınırlarında yaşayan insan grupları; toplum yapısı denildiğind..
Yeryüzündeki hiçbir denge tesadüf değil. Öyle ki neye bakarsak bakalım her şeyde sonsuz aklın, sanatın izlerini görüyoruz. Tek bir yaprağa dahi baktığımız zaman belli bir amaca yönelik tasar..
Sevgi, Yüce Allah’ın bizlere bahşettiği en güzel duygu... Yüzyıllardır tarifi yapılamayan, yapılsa da hep eksik kalan, hayatın anlamı, olmazsa olması… Şair ‘’ korkuyorum birinin bana ..
Yeryüzündeki canlılığı meydana getiren bütün sistemler, eşsiz yaratılışın bir sonucu olarak birbirleriyle büyük bir uyum içindedirler ve tüm canlılar disiplin içinde hareket ederler. Örneğin tabia..