Facebook severlerdenim ben de. "Neden?" derseniz; dostların, arkadaşların, yıllardır görmediklerinin anlık iletileri ve paylaşımları ile bir tık uzağında olduğunu hissetmek, fotoğraflarından şimdi ..
Vakti gelmiş demek artık gitmenin... Hayret üstelik çok daha zor olacak sanıyordum bu şehirden gitmek, bu anılarla dolu evi terk etmek... Oysa gayet iyiyim, çünkü ne olursa olsun, ne kadar unu..
Biri diğerine "uyuyalım artık" diyor, öbürü "dur birazcık daha bakalım" diyor, gözler doymak bilmiyor, kalbim beynime , beynim gözlerime söz geçiremiyor, yarım kalan bir iş daha yarına erteleniyo..
Konsantre olmaya çalışmak nafile hiç bir şeye, uyuyayım o zaman. Yok olmuyor, o da benziyor boşa kürek çekmeye... Öyle boş boş, baka baka bata çıka yaşanıyor bazen işte. Nedeni tam olarak..
Çok istediğim halde, kafamda , kalbimde nice cümleler dolandığı halde iki haftadır hiç bir şey yazamıyorum;en sonunda yazamayışımı yazayım dedim ben de ...Bir süredir buradaki kariyerime(!) ..
Pazartesi sendromu denen şımarıklık hissi bu kriz ortamında binlerce kişinin işsiz kaldığı, kpss kuyruğunda binlerce kişinin beklediği, binlerce engellinin iş verilmediği için evinde çiçeklendiği bi..
Gülmekten, "onun" tabiriyle "kahkahadan yarılmaktan" çene kaslarımın ağrıdığı ama aynı anda içimin de hüzünden, üzüntüden, isyandan boğulduğu, hem gülmekten acayip rahatlamış hem de feleğin oyunla..
Bir gün birikir bulaşık, ikinci gün belki ama üçüncü güne kaldı mı bulaşık belli ki bunun adı "yalnızlık"... Ev yaşamaz çünkü, o evde ses, hareket, nefes yoktur belli ki, evde kalınır, çıkılır v..