Yine vakitlerden akşam… Kafamın içinde arabesk bir duman, ruhum da salınır aristokrat edayla… Oturdum bilgisayar başına, yanı başımda yüzde yüz malt acılarım… İçtikçe içiyorum… ..
“kim örter ki üstünü... yara almış bir defa kâğıttan gemilerim ruhum eskisi gibi değil… sevişmelerim… onlar, onlar da öyle ne kadar çok elektro şoktan geç..
Ben susuyordum… İşe yetişme telaşı belleğimde, bir de kitap okuyabilme derdi nasıl da sarmalıyordu sabahın o kör saatinde anlatamam… Eee zaten akşamdan da kalmayım… Habire ovuşturup duruyorum gözle..
Öncelikle şunu söylemem şart bu yazı bir şiirin analizi yahut edebiyat tarihçisi kıvamıyla şiire sanat sevicileri tarzında yaklaşıp ve hiç haddim değilken şaşaalı laflar edip ahkâm kesme geçidi değ..
Her şeye TEK diyerek yola çıktılar ya şimdi kuvvetler ayrılığı diye bir şey yok ortada, üstelik muhalifler birlikteliği de yokken… Yasama, yürütme, yargı paçal yapıldı. Ortaya karışık bir c..
çubuktan insanlardı tek çizebildiğim. gidince; on parmağımda on ressam on -larca kelime nasıl anlatırım seni bir bilsen…
Nasıl bir yapıyla örülmüştü DNA sarmalımız böyle… Akıyorduk âdete… Heceler kelimelere, kelimeler cümlelere akıp gidiyor, biz çıplak ayak yürüyorduk. Ayaklarımıza noktalı harfler batıyor aldırmıyord..
Çok güldüm bugün ağız dolusu kahkahalarla... (Yani bugün dediysem iki ağustos günü) Kendimi alamadım… Neye bu kadar güldün derseniz malum Cumhurbaşkanlığı seçimleri için yapılan mit..
Her şey o yangınla başladı. Elma, işin hikâye kısmı aslında... Kayboluyordu yüzün yanarken zürafanın sırtında tüm evren… Seni ben herhangi bir fizik ya da matematik formüllerinin sonucu bul..
Tenin, yağmur ormanlarından akıp gelen güllerin içindeydi… Zamansızım… Hiç hesap kitap yapmadan zaman-sız girmiştin tenimin yırtıklarından içeri… Önceleri çok canım acıdı. Kıvrandım..