Mevsimin ilk karı yağdı, azizim ve süklüm püklüm seferberliğinde yalnızlığın cürüm bildi mevsimdeki hüznü gölgeli sapaklarda aşkı ihya eden berhudar olmasını dilediği mizaçla da düştü yollara. ..
‘’Geçmişin kokusu yok…’’buyurmuştu şair göğün mavisine dikip de gözlerini ölü şehir bir punduna getirdi ve başladı söze dipçiği hüznün körükleyen bir eda ile yüz yüze geldi mevsim ve kadın ve tüm a..
Minnet duyduğum, elbette kaygılı biz mizacın iz düşümü en çok da sözlüğün çeperinde kendime ihanet etmekle mükellef asla kullanılmamış ve yazılmamış sözcükleri derleyip yazdığım mektuplara bir yeni..
Bir ritüeli mi dillendirmeli belki de bir dinlence her söz öbeği hani asma katında cennetin adımlarımı hızlandırmakla geri dönmek arasında çaresiz kaldığım. Ufkun mizacında sözcük balyaları..
Göğün kelebeklerine konuşlu bir yası dillendiren maviden medet uman bir yanılgı. Çer çöp dolu yeryüzü tüm beyitleri de gölgede bırakan bir yeis ile tanışıklığı mevsimin elbette süklüm püklü..
Tahliye edilesi yalnızlığın ön koşuluyum ve makber benzeri özlemin doluştuğu satırlar. Çetrefilli yalnızlığın kâbusu olsa da kukumav kuşlarındaki hüzne biat o gözyaşı elbette görüntü ihlali..
‘’Bir beyazdım siyahlar arasında.’’ (Alıntı) İklim duyarlılığında ikiliyorum mihrabı ve süzgün ömürler kürüyorum, atıl yalnızlığıma sahip çıkan sadece Tanrı. Büyütüyorum da başaklar..
Şimdi mağdur bir düşün temsilcisi unvanıyla geldim huzuruna bir de destelediğim onluklarımı sermek adına geldim lahzanın köşesine kıvrılan beyitlerime de ses olmak adına. Her mahzun düşü sa..
İhtimal dâhilinde olduğunu düşünmüyorum kuramların. Bir hipotez olma ayrıcalığına sahibim nasıl olsa. Mevsimin dişleri dökülürken, yadsıyamam da hani: ne ölü bir iklime denk düştüğümü ne de..
Irak gözlerden gizil yıldızlar ve maşası olmayan bir acıyı ellerimle kavradım ve işte buradayım. Sözcükler madem iksirli ve mademki korkutuyor insanlar, bunca sevmek niye? Aşka duyulan özle..