Casusu konuşturup çıkılacak seferi ve Hükümdarın itibarını büyük bir tehlikeden kurtaran Zümmec’in ünü kısa sürede tüm ülkeye yayılmıştı. Sohbetlerin baş konusu onun mahareti ve gaddarlığıydı. Her soh..
İlk zamanlar, insanlara acı çektirmenin ve bunun zoruyla da onları konuşturmanın değişik yollarını aramıştı. Karşısına getirilen tüm şüphelileri de konuşturmuştu. Direnmekte ne kadar kararlı ol..
Hükümdarın düşmanı çoktu. Açık düşmanları vardı; bir zamanlar savaş meydanlarında alt ettiği komşu ülkelerin mağlup sultanları, hudut şehirlerine düzenledikleri saldırılarla halkını kılıçtan geçiren, ..
Dizlerindeki romatizma bastonuna da bulaşmıştı sanki. Yavaş. Gıcırtılı. Ritimsiz. Birlikte hareket etmek zorunda olduğu herkesi ve herşeyi geciktiriyor, öteki uyumsuzluklarının yanı sıra yüzüne vurula..
O akşamdan sonra, başladığı hızla ama bu defa tersine doğru gitmişti işler. Akın birden bire çok değişmişti. Kendisi aramasa o pek aramıyor, bir bahane uydurup randevu taleplerini karşılıksız bırakıyo..
Hıncını çiçekten almak ister gibiydi kız. Ezilen çiçeğin ıslaklığını hissetti avuçlarında. Sımsıkı kapattığı avcunu açıp çiçekten arta kalanları cebine bıraktı. Parkın kapısına doğru yürürken yolun ik..
Adam sol tarafına uzanıp abajurun lambasını yaktı. Yaylı açma kapama düğmesinin çıkardığı “çıt” sesini severdi. Bir şeyler düşünürken, sıkıntılıyken eli kendiliğinden oraya gider, sol elinin işaret pa..
“Seni bir kere öpsem ikinin hatrı kalıyordu / İki kere öpeyim desem üçün boynu bükük” dedi, çocuk, sıkı sıkı sarıldığı kıza. Dudaklarını boru gibi yapıp boynunu uzatmıştı. Gülümsedi kız...
Hangi sesle uyandığımı anlayamadım. Seyyar simitçinin her gün aynı saate ve sokağın aynı noktasına ayarlı “simiyiiitçi” nidasına mı, yokuşu tırmanan araçların motor gürültüsüne mi, okula giden öğrenci..
- “Evet, bize ne oldu, nedir bu başımıza gelen?” diye sordu, öğretmen tipli adam. - “Yaşamakta olduğunuz şey, dünyada her gün bir yerlerde birilerinin başına gelen şeylerin bir benzeri. Bugüne ka..