Eskiden, sakal tıraşı olup, takım elbise giyilip, en azından aynaya bakılıp çıkılırdı evden, iş görüşmesine giderken… Yeni bir şeylere başlama ihtimalinin heyecanı olurdu…Kendimden biliyoru..
“ Saçma da olsa, fikirleriniz bizim için önemli, söylemekten çekinmeyin!” Çalıştığım şirketlerden birinde çok dillendirilirdi bu söz... Sonra farkına vardım ki; Siz fikrin..
Eski model arabasını, dere kenarında, derme çatma büfenin bitişiğine park etmiş, oltaları denizde, derya kuzusu bekleyen yalnız adam siluetine imrenerek baktım! Çok değil daha üç sene evve..
Soba satıyorsa; şubat ayında yok satar, temmuz sıcağında kampanya yapıp boruları bedava verir, üzerine bacayı temizler... Aşure satıyorsa, elinde kap olmaz! Pilavcıysa; dereyi..
Lokman’ı kovmuşlar... Lokman? Benim berber... Laf aramızda bugünlerde iyi adamları kovuyorlar...(!) Müşterilerden çok şikâyet geliyormuş... Beraber çalıştı..
Uzunköprü’ye giderken Pehlivanköy’de, özellikle hava güneşliyse soluklanmayı sevdiğim, genelde kasketli amcaların kâğıt oynayarak vakit öldürdükleri bir kahvehane var... Yine çay söyleyip ..
Gözlerinizi kapatın yıllardır çalıştığınız iş yerinden ayrılmak üzere olduğunuzu ve mesai arkadaşlarınıza son e- maili atmak üzere olduğunuzu düşünün... Ne yazarsınız? Sevgili Soner şöyle de..
Kurumsal şirketlerde görevi sadece kendisine gelen e-mailleri, diğerleri ile paylaşmak olan, bunun karşılığında da ciddi maaş alan adamlar var… Bunların yanında birde e-mailleri paylaşanın..
Şirket yemeklerine mümkünse katılmayın diyeceğim ama....... Emir büyük yerden olunca ne mümkün! Bu yemekler ne için yapılır. Motivasyon için? Çalışanlara birlik, beraberlik duygusu..
“Çalışan bayanların açık ve topuklu ayakkabı giymesini istemiyorum. Ne o öyle, pavyona gelir gibi işe mi gelinirmiş!” “Ik, mık” diyecek olduk. Adam “Nuh” diyor “Peygamber” demiyor. <..