Vefasızca yok olmuş bir hasretin kırık dökük anılarını paylaşıyorduk farklı güzlerde. Senden arta kalan buğulu özlemlerin dikenleri parmak uçlarımı kanatıyordu. Parlayan bir yıldız veya dolu..
Beklemediğim bir anda kapı çalınır, garip bir adam orta yaşlarda… Öyle aksakallı filan da değil, sıradan biri enine boyuna… Siyah bir kutu uzatır usulca kapı aralığından. Kutunun içinde..
Zor… Zordur yarım kalanların üzerini karalamak. Yaraların kapanmayacağını bilerek sarmak… Birilerine kendini yeniden anlatmak… Zordur durmak ayakta kimsesizce… Vazgeçmek gerek..
Tatlı bir gülüş ya da bir telaş, yok artık pencerelerde… Tüller bile havalanmıyor gecenin ahengiyle. Sever mi sevmez mi sensizliği yıllar… Köpüren denizler ve her sabah kıyıya uğrayan m..
Kelime anlamı “İnsanın kötü, güç durumlara karşı koyabilme gücü, kaldırma, katlanma” şeklinde açıklanıyor tahammülün. Farkında bile olmadan gün içersinde tahammül ettiğimiz, dayanma sınırlarımızı..
Bir yaz daha siliniyor ömrümüzden, bilmem farkında mısın? Mevsimlere aldırmadan, arkamdan beni bilinmeze doğru sürükleyen bir güç var sanki. Görmüyorum belki onu. Yön veremiyorum. ..
Bir arabanın içinde, şehrin orta yerinde deniz kıyısından uzak İstanbul sokaklarını dolaşıyorum içim sızlayarak... Bakıyorum şehre ama manzara berbat... Hani denizi görmesem, ara sıra uğrama..
Hayat bazen, tek dokunuşla mat eder eskiyi. Yeni pencereler açılır görünen asi geleceğe. Mehtapta kara bulutların çarpışması, yerini güneşin keskin parlaklığına bırakır. Veryansın yoktu..
Ne zaman rengarenk yağmur damlaları vursa pencereme çekinerek. Bakışların belirir semada, gözlerime gülerek... Bulutlar dağılır el ayak çekerek... Yalnız sen ve ben kalırız, bir de baha..
O kalabalıklar içinde sensizken... Sen, Belki yan sokakta bir parkta, arkadaşlarınla... Belki çok uzaklarda bir deniz kıyısında, salaş bir balıkçıda... Ya da dönülmez akşamın ufku..