Renklerim var benim, baba alabildiğine sakin bir iklime öykündüğümü sana söylemeden çekip gittin ve o ağdalı bahar akşamı nazenin varlığına son bir kez sokulmadan göç ettin bizden… Meyletti..
‘’Babamı gördüm cennette Atlıkarıncada dönüyordu Doyamamış belli ki çocukluğuna Bir attan inip diğerine biniyordu. Ben cenneti nerden mi biliyorum ..
Düşlerimin kimliği mi teğet geçen yoksa gerçek addedilen yerin göğün derinliği mi ve işte hapsolduğum mahzende kâh uyuduğum kâh uymadığım dünyanın sökükleri. Hazandan arda kalan bir çiy tan..
Düşlerim tahakküm altında hafız bir de gözünden düştüklerim. Sessizliğin bir rütbe olduğunu öğretti bana hayat ve omzumdaki apoletlerim elbet firar edemediğim bir Nazi kampıdır saklı tutuld..
Telkin etmeliyim kendimi pek çok konuda durağan addedilse de varlığım illa ki bana ve hayallerime ket vuran bir şeyler/birileri var. Hayata pamuk ipliği ile bağlı olmaktan öte ve elimde dev..
Miskin bir rüzgâr olmayı ben istemedim sadece feri söndü özlemin ve kat çıkacakken aşka ve rahmete ve… Susuverdim işte ansızın Susuz kalandı mısralarım..
Düşlerimi terk ettim dün ve gecikmeli bir eda ile açılıverdim devasa bir dağ lalesi gibi. Haykırdığım her şey imha edilmişti çoktan ve ben sadece ihbar etmekle kalmamıştım Tanrı’ya tutkulu bir aşkı..
Düş sağanağı iklimin, basireti b/ağlanmış geceye ettiğim sitem ve mağlup geldiğim bilmem kaçıncı yaşama savaşıysa içime yağan karın hüzne duyduğu aşk ve özlem. ..
‘’Seni kitap kadar seviyorum. Sen olmayınca deprem bile olmuyor şehirde. Senin gözlüğünü taktım, camdan gökyüzüne Baktım: Teşekkür ederim beyaz bulutun için.’’(Alıntı) ..
Kendim olmayı yine mi ertelemeliyim iyi de insan mütemadiyen bir ayraç mı koymalı hayat ile başkalarının arasına? Sıkıcı bir güne daha misafir oldum ve uykumu yine almadan kalktım daha doğr..