13 Mayıs 2011... ofis hayatıma son verdiğim gün... çalışmayı çok sevdiğim için... istifa ettim... Dinozorlaşmış çalışma disiplini, trafikte, metrobüste sinirli uyur gezer insan sürüsü, gece..
Mavi yolculuk dediğin... deniz üzerinde seyahat… değilmiş... Bu işin bir ruhu bir karizması varmış meğerse... tüm bildiklerini alaşağı eden.. Bir kere... önce... dilini bileceksin... sağ, s..
Bienal heralde en çok İstanbul Modern’e yaradı. Dünyanın her tarafından gelen mavi veya rasta saçlı, fotoğraf makineli, parmak arası terlikli bienal gezicileri, İstanbul Modern’e uğramadan bienal a..
Ne iş yaptığım sorulduğunda... karşımda hep gözlerinı kısarak, “Peki yaşam koçu tam olarak ne yapar ki?” Diyen kişilerle karşılaşıyorum... Haksız da sayılmazlar... çünkü “koçluk” ülkemizde yeni otu..
Çocuklarımız bizim her şeyimiz.. Ne yaparsak onlar iyi olsun diye yapmıyor muyuz? Tamamen iyi niyetli olarak aslında ne büyük hatalar yaptığımızı bilmiyoruz. Kendinizi düşünün... Ahh anne... ahh ba..
Katalogundaki önsöze göre; İstanbul’un sanat dünyasını, sanatçılarını ve galerilerini, uluslararası sanat dünyası ve yatırımcıları ile buluşturmayı amaçlayan bir profesyonel sanat platformu..
“Beyoğlu böyle değildi eskiden... Nevizade bir kere... bu kadar kalabalık olmazdı... bu ne böyle et yığını..” Altın çağı çılgın zamanları geçmişler... daha sakin belki daha az eğlenceli ama..
(Bilgi: 18 Eylüle kadar devam ediyor…11.00 – 23.00 saatleri arasında geziliyor..yer tepebaşı (TRT binası yanı – Pera Müzesi karşısı)…70 sahaf katılıyor…) Kimsenin bilmediği..biliyorsa da u..
Fırtınalarım var. Hortum gibi kendi etrafında dönen... yakıp yıkan... Bir türlü nereye gideceğini bilemeyen ve hep gitmek isteyen... Hergün yeni denemelerim yeni heyecanlarım ve birtürlü i..
İnsana zorla hatırlatıyorlar..Yaşının büyüdüğünü.. Kendime sakladığım saf, bembeyaz yerler vardı..Ayak izi olmasın istiyordum oralarda.. Evet büyüyorum biliyorum..benle beraber herkes büyüyor..tu..