Ben mutluluğu kaybettim mi Allah’ım? Mutluluk mu beni kaybetti yoksa? Huzuru, sevgiyi, bulduğum o evimde kimler yaşıyor şimdi? Sonsuza kadar o balkonda denizi seyredeceğim sanmıştım. Ve sonsuza kada..
Bize bu hastalığı bulaştıranlar olmalı. Zorla aldırıyorlar bize. Hiç aklımızda olmayan şeyleri avucumuzda buluyoruz. Şehir öyle bir şehir ki nereye gitsem vitrinler, mağazalar , alış-veriş merkezler..
On dokuz yıl önce bir Ağustos sabahında dünyaya ilk çığlıklarını duyuruyordu bir bebek…. İlk evladını şefkatle kucaklıyordu bir anne, sabırla büyütüyordu uzun gecelerin şifalı koynunda… Bu sabah yağm..
Sana geç kalmışlığımı kapanan son kapınında içimde bıraktığı derin acıda anladım. Hiç açılmayan kapılar şimdi sonsuza dek kapanmıştı.Bu aşktan elimde kalan, seni yücelten, beni ben yapan şiirler..
Malum...14 Şubat yaklaştı. Nam-ı değer Sevgililer Günü. Mağaza vitrinleri o güne özel süslenmiş , her yer hediye indirimi yapıyor. Restaurantlarda özel mönüler, eğlence yerlerinde o gün için hazırla..
Yoldaşım hüzün, Ümit kapılarında sedef bir bastonÇiğ düşmüş kızıl şafak olacağım belkiYıllarca, uzasın kınalı saçları yalnızlığınSırtımda kambur, ukdeler…Üvey evladıyım mutluluğu..
Ne zaman mevsimler değişse ilkokul sıralarında bulurum kendimi. Sınıf duvarına asılı mevsimler panosunda, bol yağmurlu , şemsiyeli insan resimleriyle ve dökülmüş yapraklarıyla tasvir edilen sonba..
Bir ülkeyi yönetmekle bir evi, bir okulu, bir işyerini yönetmek arasında hiç fark yoktur aslında. Yönetenin vasıfları, kişiliği, erdemi, eğitimi, aileden ve çevreden aldıkları, duruşu, bakışı, adal..
Nazar boncuklu şal boynundaUçtu rüzgarla İstanbul’aAğzında yaprakları dökülen gülEteklerinde zil, Endülüs'lü çingeneydi kadın…En değerli tablosuna sahipti müzayedeninÖlüyor..
Hep beklediğim, zaman zaman bulduğum ve sonundahep kaybettiğim...Aşk buydu benim için. Yavaş yavaş büyüyen, büyüleyenve tüm ruhuma yayılan hüzünlü bir keman sesi... Ve yaşadıkça o sesi