Yağmur adamlara ve gökkuşağı analara... Tuz gölü, beyaza çalar mavisiyle, çimen yeşili bozkırın ortasında kocaman bir leke gibi duruyordu. Gökyüzü, tam ufuk çizgisinde durgun göle kavuşmu..
Sisli, puslu bir hava… Gökyüzünde kara bulutlar dolanıyordu. Sinsi bir rüzgâr evlerin çatılarında gezinip, bacalardan çıkan isli dumanı sağa sola savurmaktaydı. Köşe başındaki marketin yeşil beyaz ..
Tam da bir sevincin ortasında yaşarken, gülüşüp dururken ip atlama kuyruğunda, tozlu rüzgârlar başımızdaki solmuş kasketlerimizi yol kıyılarına uçururken, örtülerde kurutulan kayısılardan en küçüğü..
Gülizar, evin ahşap kapısının önünde durdu. İki eli belinde geriye kaykıldı, boynunu sağa sola oynattı. Ağrımayan yeri yoktu. En çok da boynu tutulmuştu. Eğildi, eşiğin altındaki oyuktan ..
Kedice bir çeviklikle atak yaparak, hızla üzerine doğru gelen kamyonun tekerlekleri arasında kalmaktan kurtuldu. Kaldırıma açılan yağmur borusunun dibine sinip kocaman kamyonun ardından baktı. Kirl..
Hava soğuk. Gökyüzü buz mavisi… Yaprak kıpırdamıyor derken, çam ağacının suskun yaprakları hafiften kımıldadı. Görünmeyen bir el yaprakları yelpaze gibi salladı sanki. Havada kar kokusu v..
Bu dünya, dar gelmiş yoksun insana. Bir de “öte dünya” bulmuşlar kendilerine. Bu dünyada erişemedikleri, yoksunluğunu çektikleri ne varsa, “öte dünya”ya ötelemişler. Dilden dile, kuşaktan kuşağa ye..
Gün batımı… Güneş, ışıklı saçaklı şalına sarındı, toparlanıp çekildi dünyanın öteki yanına. Gündüz ortalıkta çınlayan sesler, uzaklara dağılıp usul usul kayboldu. Ağaçların yaprakları arasında dola..
Bir kez yitirilirse çocukluk, geçmiş olsun! Çocukluk, öylesine kırılgan, öylesine narin, öylesine değerlidir. Oraya buraya atılıp sonra yeniden bulunan bir eşya hiç değildir. Bir pırlantayı..
Maksut çöpleri atmış, servise çıkmıştı. Servisten geldikten sonra, yöneticiyle birlikte yapı markete boya almaya gideceklerdi. İşi çoktu yani… Merdiven ve girişin temizliği Havva’ya kalmıştı o gün...