“..Oysa nerden bileceklerdi kiben hiç düş görmedim / ben hiç düş-medimŞimdi sana uzanan ellerimkök salma arzusudur beyaz bir nilüferin”Düşüyorum. Sahip olduğum topraklardan itildim..
“Duyduğum yoktu ne vakittirGüvercin sesi, kumru sesi pencerede;İçime geneYolculuk mu düştü, nedir?Nedir bu yosun kokusu, Martıların gürültüsü havalarda;Nedir?Yolculuk olm..
Nasıl ve ne zaman? birden bire mi yoksa yavaş yavaş mı? Uyandığımda bir sabah ya da son sayfasını kapattığımda bir kitabın, dindiğinde yağmur ya da eşiğinden attığımda adımımı. Bitti, biliyorum ..
“...ama barış ölür, kanaviçe sökülünce, dünyada yeri kalmayınca insanın, sevdiğini nerde bulacağınıbilmeyince…(*)” Çocukken mahallede çok sevdiğimbir arkadaşım vardı. Çocuksu kavgalarımız olurd..
“Dönemem artık senin olduğun şehre” Diye seslenirken radyodan hüzünlü bir ses, artık yaşam akışını etkileyen, değiştiren, yer çekimine meydan okutan, mekan savrulması yaratan hiçbir sevdanın ..
Bugün kendimi, denizlerin üzerini hafifçe yalayıp geçen rüzgarlar gibi şen hissediyorum. Daireler çizip sağnaklar yaratıyorum çevremde. Küçük teknelerin yelkenlerini hızla doldurup oyunlar oynuyorum...
“Nedir bu eller? Ah, gözlerimi oyuyor bu eller!Yüce Neptün’ün tüm okyanusuEllerimdeki bu kanı temizleyebilir mi?”machbetTanrının vücuduma “fabrika ayarlarına geri dön” düğmesi eklemiş..
Polonius: Ne okuyorsunuz, Efendimiz? Hamlet: Kelimeler, kelimeler, kelimeler..* Kelimelerle aram iyidir ama sadece kâğıtlara yazdığım ya da başkalarınca yazılmış, basılmış kelimelerle.
Yine yelkenli tekneler karalamaya başladım kağıdın kıyısına köşesine.Denize vuran gölgesini, sağanakları unutmadım çizerken ve dingin sessizliğini.Çizdiğim sessizliği bir ben mi algıl..
“..Soruyu babasızlığıma verYaşamın geri dönülmez bir yolculuk olduğunuFısıldadı mı kulağıma..”Akgün AkovaSonra kalktın ve bitmek üzere olan resmime sarı bir güneş çizdin. İşte dedin, ..