Ve sayfalarınca katlanmış bir çırpınış kopuyor gecenin kanatlarından. Işığın kendi gölgesini bile aydınlatamadığı bir tufan... Karanlığın hükmünde yitirilen soluk bir tebess..
Karanlığa kalırız bazen. Ve gece bizden yanadır tüm sessizliği ile, durur avuçlarımızda kifayetsiz tümceler... Gök tüm heybetiyle kükrer yalnızlığın dilinde. ..
Ve Kasım da düştü saçlarıma yağmur taneleri ak diye... Gece ve gündüzün med cezir misali bilinmeyen bir denklemde saklambaç oynaması gibiydi, senin gelmeyişlerin ..
Kimsesiz hallerimiz uğurluyor günbatımının soluk turuncumsu halcelerini. Birer yetim düş; soluksuz ve mülteci bir coğrafyanın dilsiz kelamları... ... Susmanın bile ..
Ve gözyaşlarımızın en derin sunağıdır sessizlik, damla damla dökülür içimizdeki acı gülüşlerin gölgesinde. İsimsiz, sorgusuz, sualsiz, kimliksiz bir adanmışlık taşıyoruz boynumuzda madalyon niyeti..
Ve camları yıkayan yağmurun delice halleri ince ince dökülür karanlığımın silik silüetine. Kırlangıçlar misali göç eden ruhumun kayıp izdüşümleri şakaklarımda birer keskin a..
Matemi bile buz kesmiş, dili lal bir ezgiye dönüştü dünler avuçlarımda... Kına yakılmış ağıtlar misali şimdi suskun ve kederli bir gün batımı gibiyim... Neresindeyim hayatımın? Yaşadı..
Ve en çok umutlar doğurur gece sancılı karanlığında, Ve yine en çok umutlar gölgelenir. Hani insan avuçlarında bir tutam yaşamak taşır yaaa yitip gitmesin diye, En çok kendi..
Soluksuz bir sevmekti insanı, ölümün küflü toprağına sarılan kefenimin soluk benzi. Toprağın iklimsiz bir griye bulanmış sessizliği idi. Sevmek, kırağı çalmış saçlarından öpmekti..
Dilek ağaçlarına bağlanan çaputlar misali insan, unutulup giden... Mavi göğün, çorak toprakların kırık silüetinde, filizlenen kimsesizlik bir avuç yaşamak... Sessizlik heybesinde ..