Bir zamanlar cennet gibi bir ülkenin topraklarını düşmanlar işgal etmiş... Bölüşmüşler aralarında "Şurası senin... burası benim olsun" diye.Almışlar halkın elinden silahlarını, küçük bir alan bır..
Yazmak bir tutkuysa içimizde... Yazarız...Düşündüklerimizi... Yaşadıklarımızı... Hüzün ve sevinçlerimizi... İsyanlarımızı... Duygularımızı... Bazan bir şiir olur bu.. Bazan da bir deneme...
Yazılanlar her zaman... Yaşanılanlar değildir. Bazan yaşamdan alıntılardır.Yaşanmışlara, bilerek veya bilmeyerek aklınızı ve yüreğinizi de katıp... Aktarılılanlardır o satırlar.Her insan olay..
Bazan... Bazı zamanlar.. Hatta çoğu zaman... Yaşamı sorgulamaktan... Yorgun düşen yüreğiniz...Soluklanmak ister. Vurdumduymazlık zırhına bürünerek az biraz... Bazı gerçek vurdumduymazlar gibi... A..
Oturmuş bir çay bahçesinde... Kitabınızı okuyorsunuz. Başınızı bir kaldırıyorsunuz... Tam karşınızda... Gözünü dikmiş bakıyor. Başınızı çeviriyorsunuz öte yana... Sonra kitabınıza dönüyorsunuz tekrar...
Milliyet Blog üyesi değilken henüz... Okuduğum yazılardan bazıları 50. yazı olurdu.Bir gün üye olursam eğer... 50. yazımı ben de böyleee ilan eder, yazarım diye düşünmüştüm.Blogda yazmaya baş..
Yapmayın bunu bana ... Zaten aklım karışık... Bir de siz karıştırmayın.Gazeteyi açıyorum sabah... Aman da ne güzel bir kadın resmi. Altında bir yazı... Yaptığı diyet anlatılıyor. Nered..
- Bak işte şu kadın...- Hangi kadın... - Şu bak... Mavi elbiseli olanı.- Parmağınla gösterme... Ayıp!.. Görecek kadın.- Görsüünnn.Balkondayız. Hava çok sıcak. İçeceklerimizi alıp....
Bir çocuk görmüştüm...Bir kadın ve bir erkeğin... Ellerinden tuttuğu... Küçücük bir çocuk.Yan yan basıyor ayaklarını... Küçücük adımlarını yanındaki yetişkinlere uydurmaya çalışıyor.Bakıyo..