Havluyu dışarıya asanlara bakmam bile. Hoş, dükkan içinde kuruttuklarında da nahoş bir koku kalıyor havluda ama yine de havlular minik çamaşır askısına dizilip sokağa konduysa tıraştan sonra kafana k..
Koca kulak mişha vardı.. Birini dinlerken gözleri kısılır, kulak kıkırdakları oynamaya başlardı.Sonradan samimi olduk. Dertliydi, "çok belli ediyorum, di mi?" diye sormuştu. "Evet" demiştim, "..
Evin içindeki tahta basamakları çıkıp, üst tarafı buzlu camla kaplı kapıya yaklaşırken is kokusu geldi burnuma. “Sobanın başında olmalı” diye düşündüm. Kapının önünde duralayıp nefes alışımın normale ..
Benim yüksek sesle müzik dinlemem lazım… Sağıma soluma dönüp takılmam lazım… Peçeteler kağıt, garson cebi kalem olamıyorsa önüme bir klavye çekmem lazım… Başım önde yürürken pencere içlerinden sarkan ..
"Temmuz’da" filmini yeniden izledik evde. Eğlendik. Kucak dolusu mısır patlattık, dişlerimizin arası mısır kabuğuyla doldu. Kabuk mu denir o incecik sarı şeylere bilmiyorum. Denmese bile kabuk olsun i..
1996... Yemekhane nöbetinde sıra bizde. On beş kişi kadarız. Tüm gün boyunca mutfaktan yemekleri taşımak, masaları hazırlamak, yemek servisi yapmak, tabak çanağı toplamak, çöpleri boşaltmak gibi görev..
Genelde öykü kitaplarından pek haz etmem. Öykülerden birinin damakta bıraktığı tadın hatırına kitabın geri kalan tatsız tuzsuz öyküleri de okunur.“Duvargeçen” de farklı değildi. Kitaba adını veren..
05.58:Gökyüzünde belli belirsiz bir renk değişimi var. Giyinip, çıkmaya karar verdim.06.12:Otoparktayım. Ürpertip, uyandıran bir serinlik var. Sokaktan bir taksi geçti.06.14:Hareke..
Kabul etmenin kaç şekli olduğunu bilmiyorum. Hiç durmadan tanımlamak gerekiyor. Tanımlar dairesel. Bir kavram diğerine eklendikçe daire büyüyor. Büyüdükçe dönüyor. Döndükçe zorbalaşıyor...Durm..
Hani açık havada, güzel bir yaz akşamı deniz kenarında güzel bir sofraya oturursunuz. Önünüzde kalın beyaz tabaklar, yıkanmak ve kullanılmaktan çizilmiş ağır çatal bıçaklar durur. Eliniz masadaki taba..