Eski Urfa evlerinin avlu ya da damlarında karşılanan huzurlu yaz akşamları. Seyyar ampul ışıklarının altında yenilen yemek, içilen soğuk su ve sonrasında demlenen çaylar. Aile büyüklerinin yalnızlığa..
Karşımda, olanca güzelliğinKalbimde sancısı, çaresizliğinNereye kadar idare eder, Sabır dediğin.Zihnimde, sorusu bilinmezliğinİçimde korkusu, kimsesizliğinNe güne dek gönü..
Kendini bildi bileli hep özendiği, hatta bir güç belirtisi saydığı şeydi. Şöyle olabildiğince tiz, pürüzsüz ve epeyce uzaklara ulaşabilen ıslıklar çalabilmek. Yaşı onbire gelmiş, arkadaşlarının baz..
“Dinle ney’den ne hikayet etmedeAyrılıklardan şikayet etmede “Tasavvuf ve düşünce alemimizin değerli dehası Hz. Mevlana’nın bu söyleyişine aşina olmayanımız pek yoktur. Dünya ülkelerinin a..
Bile bile bir aldanış mıdır hayal, yoksa ümit kapısının sihirli bir anahtarı mı? Her insanın sahip olabileceği, onsuz olamadığı hoppa bir dilber midir, ilham sarayındaki görkemli tahtına ku..
Yazımızın bu ikinci bölümünde, yazarımızın değerli tespitlerini sunmaya devam ediyorum. Ama bu defa önümüze çıkan konu, bizleri şaşırtan bir hususu içeriyor. Beklenmedik bir vurgulamayla Tarık Buğra..
İbrahim Naci Bey, eve ait bir Kur'ân-ı Kerim'in başına şu notu yazmış: "Mahdumum Ahmet Agâh'ın dünyaya geldiği tarihtir. 14 Seferü'l-hayr 1302, 20 Teşrinisani 1300 Salı günü, saat on bir buçuk radd..
O ilk gün, okul bahçesinde sıralanmış gruplar halinde sınıfa yönlendirildiğimizde, bakışlarımı babamdan ayıramamıştım. Onun tedirgin gülümseyişini, devam etmemi yüreklendiren işaretlerini hiç unuta..
En önce, 'beyaz cam' ismi ve mağrur ihtişamıyla girmişti hayatımıza. Tek kanalı, acemiliği ve ilk zamanlardaki teknik yetersizliğiyle. Aralıklı yayınlarıyla kendini, özleterek bekletirdi. Küçücük b..
Zaman zaman, önceki yıllarımdan bugünlere kalan günlük bir gazetenin sararmış sayfalarını çıkarıp yeni baştan okurum. Özenle kesip saklamış olduğum bu kağıtlarda, Tarık Buğra'nın "Merhaba" isimli kö..