Odama açılan kapının aralığından elindeki pembe renkli kâğıt mendile mütemadiyen burnunu silen otuz- otuz beş yaşlarında bir kadının varlığını fark ediyorum. Telefonun diğer ucundaki kişiye bahsettiği..
Son günlerde kimle konuştuysam facebook vasıtasıyla bulduğu ilkokul arkadaşlarından, lisedeki grubundan bahsediyor. Geçen yıl mailime gelen her facebook davetini o günlerde yine mailime gelen mal..
Yıllar önceydi… Hani cep telefonları henüz icat edilmemiş, bilgisayarlar gündelik yaşama henüz teşrif etmemişti. Yani insanlar özel günleri kutlamak için birbirlerine sıra savmak maksatlı, duygu..
Mmmm…Kahveee..Bir şey bu kadar mı güzel kokar, bu kadar mı sarıp sarmalayabilir insanı? Bir koku bu kadar mı davetkâr olur? Fark eder etmez bu kadar mı ister insan hemen bir fincan içivermeyi..
Büyülendim...Tek kelimeyle muhteşemdi!Geçen yıl izleyememiştim Kaldırım Serçesi’ni. Bugün akşamüstü iş çıkışı uğradığım kitapçıda filmi görünce hemen aldım. Ne iyi yapmışım…Oldukça..
Aslında tam bir pazar yazısı olacaktı bu, ilişkiler üzerine… Hani elde bir fincan kahveyle, kahvaltı sonrası okunup keyifli bir zaman dilimi geçirilmesi maksatlı yazılmış.. Ama Pazar günleri de günü..
Dün öğleden sonra ama tam da işten güçten bunaldığım sırada, her şeyi bir yana bırakıp annemi aradım. Çok özledim sizi dedim, insan kızını aramaz mı dedim, alıp babamı gelseniz dedim, dedim d..
Kış ortasında şeftaliyi özleyen ben yaz ortasında portakal diye tuttururum her yıl. Hal böyle olunca kış ortasında yaz günlerini de özlerim haliyle. Yani isterim ki her şey elimin uzanacağı mesafede o..
Allahtan Meksika’da veya Çin’de ya da ne bileyim bambuların yeşermeyi sevdiği bilumum tropikal ülkelerden birinde, geçimini bambu yetiştirerek sağlayan bir ailenin ferdi olarak açmamışım gözümü dünya..
Güne açarken gözlerini, gördüğün ilk şey Gözlerim değilse, Gelme bana. Parmaklarının arasındaki ince bellide Beni yudumlamıyorsan her sabah, Hatırla..