Siyah bir martı kanadından düştüm çamur denizine; çırpındıkça battım ruhumun karanlığına. Tanımazdım kalbimin kuytu köşelerinde gizlenen öksüz, aç, çıplak ağlaşan çocukları; annem sen gitmeden önce..
Bir yakınını kanserden kaybetmiş olanlar vardır aranızda. Çok ağır olduğunu bilirsiniz. Tecrübe etmediğimiz şeyler hep uzaktır bizi. Birden yanı başımızda bulunca yıkılırız. Bu acıya alışmak yetme..
Aksın maviye kırmızı, kanasın sular. Yerden yere vurduğun yüreğim paramparça dağılsın. Ruhumu yaktığın ateşlerden tüten dumandır nefesim, dokunma boğulsun bütün hücreleri beynimin. Beni bıraktığın..
Benim kadar hırpalamadı kimse beni. Kim olduğumla yüzleşme dönemindeyim belki. Ya yüzleşmeye çalıştığım bende; kendime konduramadığım , yakıştıramadığım, nefret ettiğim, korktuğum, hoşlanmadığım ..
Güneşi doldurdum içime nefes nefes ,yandım. Yağmur istedim ağzımı açıp göğe, ilk damlada boğuldum. Kasırgalar, depremler, gelmiş geçmiş bütün felaketler…Yoruldum. Durun, durun artık. Susun ..
‘’Bir gün herkes hak ettiğini yaşar.’’ Öyle mi gerçekten? Zaman zaman bu sözün doğruluğuna inanmak ihtiyacımız öyle artar ki… Haksızlığa uğradığımızı düşündüğümüz anlarda en çok… ''Bedd..
Merhaba bahar! Dallarda erik çiçekleri… Kızıl dudaklı gelin… Merhaba! Bugünü çaldım yarından haberin olsun. Her şeyin farkındayım laf aramızda. Hiç boşuna kaçırma bakışlarını. Yüreğim yemye..
Sonra… Hatırlıyorum. Şafağın kızılına küsen çocuğu… Boğazına kadar küfre batışını… Ve öfkesini… Göğsünü yırtan bir pençe gibi acısı. Hala sıcak ve kırmızı… Sorun, elmanın elma olmasında m..
SiDoLa, Mavi kapılı bahçe… Yasak an! Kırgınlıklarım… Ve yeşili çekilmiş baharlar… Size söylüyorum! Avuç içlerim kanıyor. SiDoLa, Yazgımdan kaç..
Çığlığı boğulmuş bir acı bu. Yutkunsan öleceksin. Konuşsan öleceksin. Ağlasan... Ağlama sakın! Bilmesin. Nasılsa köpüklü bir yalnızlık her sonra... ..