Hani "Ben sanatçı değilim efendim ne haddime; ben kendi çapımda bir oyuncuyum hala "derler ya meşhurlar hem hoşnut bu ön addan hem de yapmacık bir edayla. İşte öyle biraz da, bana da "öğretmen" diyor..
"Elvan" , "rengarenk" demektir... Renkler belki de bu yüzden adıdır "mutluluğun" benim için. Rengarenk bir resme ya da her hangi bir şeye bakıp rahatlar mı insan? Bana işte öyle olur. Boyamak, resim..
Bir gün birikir bulaşık, ikinci gün belki ama üçüncü güne kaldı mı bulaşık belli ki bunun adı "yalnızlık"... Ev yaşamaz çünkü, o evde ses, hareket, nefes yoktur belli ki, evde kalınır, çıkılır v..
Benimkisi o babalardan işte o düş babalardan, düşünce kolundan yakalayanlardan, düşme diye sımsıkı saranlardan, hem arkadaş olup hem hep baba kalanlardan. Bizim için çalışıp didinip asla yoru..
Hep sorumluluk sahibi bir insan olmuşumdur. "Yapacağım" dedim mi yaparım, yapmam gerekir çünkü, söz verilmiş, iş bitmiştir. Hem sonra karşındakine ne denir? Aaa çok ayıp olur üstelik. Amaaa bi..
Gülmekten, "onun" tabiriyle "kahkahadan yarılmaktan" çene kaslarımın ağrıdığı ama aynı anda içimin de hüzünden, üzüntüden, isyandan boğulduğu, hem gülmekten acayip rahatlamış hem de feleğin oyunla..
Pazartesi sendromu denen şımarıklık hissi bu kriz ortamında binlerce kişinin işsiz kaldığı, kpss kuyruğunda binlerce kişinin beklediği, binlerce engellinin iş verilmediği için evinde çiçeklendiği bi..
Çok istediğim halde, kafamda , kalbimde nice cümleler dolandığı halde iki haftadır hiç bir şey yazamıyorum;en sonunda yazamayışımı yazayım dedim ben de ...Bir süredir buradaki kariyerime(!) ..
Baş edemediği bir durumla ve aslında en çok korktuğu ve çekindiğiyle dalga geçmeye başlar ya insan bi süre sonra... İşte o minicik çocuklar ve en deli çağında odalara hapsolan gençler de yaratıcılıkla..
Konsantre olmaya çalışmak nafile hiç bir şeye, uyuyayım o zaman. Yok olmuyor, o da benziyor boşa kürek çekmeye... Öyle boş boş, baka baka bata çıka yaşanıyor bazen işte. Nedeni tam olarak..