Merve'ye... Akla gelmeyen hiç hikayeler... Belli ki bir şarkıya başlamış soğuk gece, belli ki anlatıyor minik kar taneleri bize bir şey. Ve hiç utanmadan diyelim ki yaşıyoruz! Anlatsın diye bekley..
Bu gece çaresizce sustum yine. Düşünceler saçma bir sarhoşluğa sürükledi, küçük balıkçı teknemi. Kırıklıklar ve yalnızlıklar. Bir sürü şey düşünüyorum, bir sürü çıkmaz sokak ve karanlığın eşliğ..
Kaybedecek zamanlarımı tükettim sanırım artık. Veya hiçbir zamanımız kalmadı bu planı yapmaya. Oysaki ne kadar da güzel “ikiyüzlüydü” hayatımız. Artık dayanmak gerek, belki de ağlamamalıy..
“Bir varmış, bir yokmuş…”Diye başlamak isterdim bütün sözlerime… Ama hiçbir yazımda bunu yazmayacağım çünkü başlı başına bir çelişki ifadesi. Var olmak ve yok olmak. Masallarda kandırıldığımı..
Yok dedi bu gece bana Marcus. Ne zaman sıkışsam giderdim, anlatırdım. Ya o konuşurdu ya da ben yazardım. Ama bu gece olmaz dedi bana. Üzüldüm tabi ki de. İçimde bir yalnızlık şeh..
Ya Ben! Gelip, gidip enstrümantal bir hal alıyor bütün güzel sözlü şarkılarım. Bazen nakarat tekrarlanıyor ama yine de sözler eskidi artık. Duymuyor değil! Duyuyorum aslında, bili..
Yine, yeni, yeniden... Haftalardır tek bir yazı bile yoktu, rutubetli sayfamda. Hiç güneş görmedi yüzüm ama mutluydum yine bir çocuk gibi. Ya yazmadığım için mutluydum ya da mutlu oldu..
Benim için boş zaman kavramı hiç bir zaman olmamıştır. Yani "Boş zamanlarınızda naparsınız?"sorusuna vericek bir cevabım olmadığından...Çoğu insana göre benim yaptığım herşey "boş", bir kısma..
Zamanı geldi diye umuyor artık, yeni bir kabuğa bürünmenin... Dağın tepesinde bir adam. Belli şehirden gelmiş, üzerinde bir palto. Dağda karlar eriyor, adam karların altındaki ıslak toprağ..
Çağan IRMAK'a... Küçüklükten beri istediğim sadece bir odaydı. Yalnız, özgür ve huzurlu... Boş bir oda olabilirdi. Sadece ruhumla döşediğim, kokusu sanata benzeyen temiz bir yer. Veya hiç<..