Yalnız sen… Senin bin bir tonun… Başka ne arar gözlerim; batışının ve doğuşunun tarifsiz güzelliği dışında… . Ne ister kalbim? Bulutlarının resmi, yağ..
Akıyor hayat avuçlarımdan, kollarımdan kayıp gidiyor... Katı kuralların ardında, çaresiz bir kuş misali çırpınıyor yaşamım. Hayallerime son sürat koşmak isterken, başka insanların ..
Saat gecenin en derinliklerinden bir dilim… Geride bir ben… Çekilecek köşe bulamayan, yardım dileyen bir beden… Hayal dünyasında kaybolan yalnız bi..
Bilmezler… Ne denli sevgi dolduğumu… ‘’Sen, Sen!’’ diye hücrelerimden nasıl taştığımı… Gülüşünün senfonisine kulak verme çabalarımı… Ve bu çabada nasıl yittiğimi,
Karıncayı düşünüyorum şu günlerde… Erzakını taşıdığı o küçük bedeninin dev cisimler altında yok olma ihtimalinden bir haber yaşayışını… Ara sıra serçeyi… Onun..
Yalnızca bir defa… Sevgiyle dokunsak tenlerimizin ücra köşelerine… Kaybolsak birbirimizde… Duygularımız, aklımız koskoca bir hiç olan kadar... İlk öpücüğün..
Bir ‘el’ temasını esirgediğinde benden… Sevgi yoksunluğunun içinde kıvrandığım anlarda; ne kadar da savunmasız olur kalbim… Zihnimde yankılanan kibirli ses ‘’–ben –ben’’ diy..
Sonsuzluğa ulaşabilmek adına işleyen zamanın içindeyim şimdi… Karamsarlığı beraberinde sürükleyen alaca karanlığın göğsünde başım… Düşüncelerin ruhu özgür bırakmadığı, aklın sözcük öbeklerin..
‘’Parasız bir yaşam olmalı, hiç icat edilmediği… Ve hiçbir zaman icadına ihtiyaç duyulmayacak bir hayat…’’ ********** Kalbiyle, aklına gelen her şeyi satın alab..
Ölen... Yalnızca bir beden midir? Topraktan türeyen, yaş alamadan tekrar toprağa karışan... Çürüyen, insanlıktan yem rolüne bürünen... Böyle acımasızca yok olan, yokluğuyla..