Sen ne güzel şehirsin öyle... Bütün yolları maviliğe bakan, gökyüzü rengini bu şehre vermiş olmalı. İnsan burada yaşlanır mı hiç dediğimi hatırlıyorum, bu şehrin topraklarına ayak bastığım ..
Çizebilseydim bahar olacaktı yüzüm, Adını duvarlara yazacak çağımda; Şiirlere satıyorum yüreğimi. Şimdi uzun satırlarım var artık! ..
Seni dünyaya getirirken, Nasıl bir dünyaya geldğini sorgulardım hep. Bana muhtaç ellerini ilk tuttuğumda, 21 yaşındaydım. Biliyordum, Bir daha 21 yaşına hiç gelmeyecek..
Ardı ardına, vedalar içmişizdir bir çoğumuz. Çocukluğuma yolculuk yapmak istiyorum şimdi, acının ne demek olduğunu bilemediğimiz, bütün gerçeğimizin oyunlardan ibaret olduğunu sandığımız çocukluğu..
Üzücüyüm bugün, Hücrelerimde; onca hayattan sonra, zor bir suskunluk anı. Kıpırtısız... Sessiz... Gözlerim deniz; derin, tuzlu... Gözlerim deniz aktı bugün..
Endişe daima var... Ruhunu yitirmiş bu zamandan korkuyorum artık! Eller fütursuzca kana bulanan devri yaşıyoruz ne yazık ki. Anneyiz her birimiz, babayız... Evlatlarımız var, içinde..
Uzun zaman oldu sesinde dinlenmeyeli, Gölgende huzur bulmayalı, Sen tarafından özlenmeyeli, Ve uzatmayalı ellerimi sana... ... ..
Kendime gelsin bu yazı... Sanırım uzun zamandır kendimin keşfine hasret kaldım, hayat telaşesi işte... Uzun zamanlarım olur hep benim düşünmeye derin vakitlerim. Hiç durmayan kum saatine hapsettiğ..
Hiç gelmeyecek baharların özlemiyle, Yaprak döküyor ömrüm. Dalımdan düşen düşene... Biraz hayatın ucundan tutunayım diyorum Sonra düşüveriyorum hüznümün boşluğuna,
Gündemi gönül rahatlığıyla takip etmek ne de zorlaştı değil mi? Çayımızı haber saatlerine denk getirip, keyifle beklediğimiz zamanları göremez olduk sanki. Gündem başlıkları can sıkıcı....