Bir Şehre Gidememek... Mario Levi'nin kitabını yeni aldım. Kitabın ismiydi ilk beni çarpan, çünkü bende bir şehre gidemeyenlerdendim. Ama kitap bir haftadır başucumda durmasına rağmen, o bana bakıyor ..
Yazabilmek… Günlerdir yapamadığım şey… Neden bilmiyorum elim gitmedi ne kağıda kaleme, ne bilgisayarımın siyah tuşlarına. Bir arkadaşımla geçen gün konuşurken, çalıştığı işinden memnun olmadığını konu..
Bugün bir iş görüşmesine gittim. Hava o kadar sıcaktı ki, aslında bütün gün evde pineklemeyi planlarken, mecbur kaldım gibi bir şey oldu. 2006 yılı benim için bir tatil yılına dönüştü, elde olmayan..
Çizgi film izlemeyi hep çok sevdim ben. Bugün bile hala ilerlemiş yaşıma rağmen kendimi engelleyemiyor. Televizyonda yakaladıklarımı ya da vizyona giren gerçekten film tadında hatta bazen onlardan bil..
Bir ayrılığın eşindeydi. Ayrılığın ona doğru yürümeye başladığını o da biliyordu aslında. İçin için hissediyordu bunu. Ama her seven gibi konduramıyordu. Aslında gece yatağına yatınca, ufaktan da olsa..
Mülakatlarda en çok sorulan sorudur : Kendini on yıl sonra nerede görüyorsun? Benim mülakattan koptuğum an işte bu soruyla başlar. Bu soruyla bir işe girmek için kendini “ satmaya ” programlanmış beyn..
Bir minibüsün içindeyim. Kalabalık. İçeride ki hava hayli ağır. En arka koltukta pek de sevmediğim bir yerde iki kişinin arasında oturuyorum. Trafiğin çok ağır akmamasını dileyerek çantamın fermuarını..
Bazen uzun zamandır görmediğiniz bir arkadaşla gelip konuk oluyor anılar sohbetinize. Unuttuğunuz, yok saydığınız, geçmişte kaldı deyip geçtiğiniz herşey bir bir karşınıza çıkıyor. Bazılarına gülümsüy..
Geçmiş her an açılabilecek bir kitap gibi duruyor beynimizin raflarında. Bazen isteyerek açıyoruz onu. Okuyoruz satır satır. Bazen elimize alıp tekrar bırakıyoruz yerine. Bazen istemeden düşüveriyor y..
Evet benim arkadaşım bir kıskanç. Beraber olduğu kişiyi kimseyle paylaşamıyor, ona yaşam alanı bırakmıyor. Böyle yazarak onu küçümsediğimi sanmayın. Aslında bu durumdan en çok rahatsız olan o. Çünk..