Bu kadar film karesini beyin neresinde biriktiriyorsa, hiç olmadık bir anda duvar gibi adamın karşısına çıkıveriyor... Altmış beş yaşında pasaklı bir teyzem var... On günde bir sabahları tel..
Şimdiye kadar borsa ile hiç işim olmadı, kese kâğıdı bile almadım. Alışmadık mabat da don dondurmaz diye özlü bir söz var. Bu saatten sonra niyetine girsem de beceremem... Seans salonlarına ..
Arkamdaki demir bahçe kapısının gıcırtıyla açıldığını duyunca, başımı ister istemez sesin geldiği yöne çevirdim… Yetmiş, yetmiş beş yaş arasında bir adam ve yanında köpeği... Adamın kıyafetl..
Oturuyorum öyle... Gece... Uzaklarda köpeklerde havlamıyor ki yazayım... Zamansız öten horoz da, ışık yanıyor diye cama yaklaşan baykuş da yok. Sessiz işte... İnadına sakin. Ay yok...
— Ali bu akşam bir iki tek atalım mı? — Kusura bakma gelemem dostum! — Neden, kredin mi yok? — Evden dışarıya çıktığımız mı var oğlum, kredim olmasın?” — Eee? — Dizim var...<..
“ Sonra ne oldu be ağabey?” “ Ne olacak görüşmedik bir daha... Doğrusu da oydu!” “ Üzüldüm ” “ Ne üzülüyorsun be kardeşim! Olmuş bitmiş... Boş ver...” “ Konuşmadınız mı yani ? ..
“İncir çekirdeğini doldurmayacak şeyler yazıyorsun” dedi bir arkadaşım… Meğer yazdıklarımın hepsini okurmuş da benim haberim yokmuş… Sosyal paylaşım siteleri sağ olsun! Ölmeden şair ve ya..
İki gün evde kalınca öyle yazmak için gözlem yapmaya, gezilere çıkmaya gömlek cebindeki not kâğıtlarını kargacık burgacık yazılarla doldurmaya gerek olmadığını anladım. Biraz geç oldu! ..
Hey heyler geldi bana yine, oturdum beş yıl öncesi ile şimdiyi karşılaştırdım... Otuzlu yaşlara yeni merhaba demiştim ve saçlarımı sürekli kısacık kestirirdim, üzülerek yazıyorum kilom da yetmişt..
Geçmişi hatırlamaya geldiği zaman, sanırım hepimiz zar tutuyor, taş çalıyor, iskambil kâğıtlarına tırnak atıyoruz… İnsanın kendini kandırması zordur oysa! Eskiyi nasıl istersek öyle anımsıyo..