Mutfaktan annemin sesi yükselirdi ta salona kadar... "Selma,Belma, Sema .... biriniz gelsin buraya! " Bizden "çıt" çıkmazdı. Pusardık oldugumuz yerde. "Kızlar nerdesiniz, du..
Mart ayıydı ve kar yağıyordu. Yağan kardan göz gözü görmüyordu.Toprak görünmez olmuştu.. Ağaçlar dallarını, elektrik telleri kendini yerlere salmıştı.Tabiat boyun eğmiş..
Önceden eskiciler olurdu hani... eskileri alıp yerine yenilerini verirlerdi.. eskiler alıyoom.. demir alıyoom.. bakır.. aliminyum tencereler alıyoom.. eskici geldi eskici haaaan..
"merhaba" dedim gülümseyerek.. O da tüm canlılığı, sevimliliği ve güler yüzlülüğü ile bir "merhabaa..." çekti uzuun uzun... "ben sema" diyerek elimi uzattım. Elimi t..
Denize nazır terasta Mustafa Kemal ve latife hanım yalnız kalmışlardı. Yangın İzmir'de alev alev.. bütün dehşeti ile sürüyordu.Kordonboyu ve bugün fuarın yer aldığı alan alevler içerisindeydi...
Daha önce madamex adlı arkadaşımız da kendisine gelen maillerden, mesajlardan rahatsızlık duyup blogunda bu konudan bahsetmişti. Ben de günlerden beri aynı sorunla başbaşayım.. Bir kişi değil bir kaç ..
Belki komik; ama insanın cadı olası geliyor bazen... hani şu tatlı cadıdan... çocukluğumuzda izlediğimiz Sementa gibi... o zaman herşey ne kadar kolay olurdu degil mi? Küçük bir burun titretmesiyle..
Canımı sıkacağını bile bile böyle konuşuyorsun... ne söyleyeceksen alçak sesle söyle. Bağıra bağıra konuşma.. Sesini yükseltme!... ve biliyor musun? kulaklarım işit..
Çok zaman geçmiş aradan... çok uzun yıllar... zaman ne çabuk akıp gidiyor?... seksen yedi, doksan yedi, iki bin yedi... tam yirmi yıl olmuş biz evleneli ! Dile kolay !! diyor insan ama olay bu değil.<..
Hangi pencereyi açsam, SEN doluyorsun içeri. Bir bahar yeli gibi Bir bahar yağmuru gibi Yağıyorsun Esiyorsun üzerime üzerime... Nesin sen bilemedim ki Adın