Elimde alışveriş torbaları, oturduğum binanın ana kapısının önündeyim. Niyetim, elimdeki torbaları yere bırakmadan kapıyı açmak ama anahtarımı bulamıyorum. El yordamıyla ceplerimi karıştırıyorum ama..
Hani derler ya; “Etme kasaba mihnet, kes budunu kebap et” diye… Bizimki de o hesap oldu yani. Haddimizi aştık, paraya da kıydık ve tutup bir kitap çıkardık. Öksüz oğlan misali işte… Tutup kesiverdik..
Çalışmıyoruz ya, bir “Oblomovluk” çöktü ki üzerime, anlatılır gibi değil. 3 ay bu, dile kolay. Ye, iç, yat! Bol bol oku ve günde 5 bin adım yürü. Bünye alışmış çalışmaya, ne kadar yürürsen yürü para e..
Üzerinize alınmayın efendim… Okuduğum yazılara yaptığım yorumları niteliyor, kullandığım yazı başlığı! Doğruya doğru şimdi! 25 kişinin “kutlama yorumu” gönderdiği yazıya “muhalif” ..
Kırk yılda bir gittiğiniz Kumkapı’da yediğiniz o bayat balık ve okkalı kazık, benim marifetimdir efendim! “E bilmem ne otoyolunun” sıkışan trafiğinde çile çekerken sizler… “Emniyet ..
Ne o? Heyecanlandınız değil mi? Size söylüyorum hanımlar...Ne dersiniz, yapalım mı bir yarışma? Şu sıralar Blokçular çarşısı biraz karışık gibi geliyor bana. Havası biraz ağırlaştı mı ne? Hani düşünü..
Artık açıklamanın zamanı geldi sanırım. Olmayacak böyle. O da zaten "sen bilirsin" dedi. Benim başıma yıktı her şeyi. Huyum kurusun, sevmem imayı, kinayeyi ve cinas yapmayı. "Pat" diye söylerim ne s..
Biliyorum, yine tartışmalara ve kırgınlıklara neden olacak bu yazı. Belki de değerli editörlerimiz tarafından veto edilerek yayına alınmayacak. Ama mecburum yazmaya. Sadece blog yazarlarını değil, s..
Aslında sessizce, kimselere duyurmadan gitmek isterdim ama olmuyor işte. Geçmişte kalan onca “paylaşım”, içinde sevinçleri, üzüntüleri ve didişmeleri de içerdiğinden “Hadi bana eyvallah” demeden gitme..
Önce bir fıkra efendim: Almanya’da çalışan bir Türk işçisi ölür. Hesap günü gelince sorgu meleğinin karşısına çıkarırlar. Melek defteri karıştırır ve “ Yemediğin halt kalmamış, cehenneme gidiyors..