Kendi kendine sarılıyorsun şimdi. Başını tutuyorsun. Korumaya çalışıyorsun kendini. Hayatın tüm bulanık anılarından ve kötüsünden. Buğulu bir sabah vakti gözlerini güneşe açmak istiyorsun. Ama olmuyor..
İçimden bir tren geçebilir şu an... Ya da bir kapı tokmağı göğsümde. Çevir ve gir içeri. Ürkme sakın gördüklerinden ya da fısıldadıklarımdan. Gezin fütursuzca. Ama sakın konuşma sesli harflerle. Çayır..
Onu ilk gördüğümde saçlarına kadar kızıla batmıştı. Uzun kirpiklerinin tedirgin titreyişleriyle ürperiyordu. Farkediyor, belli etmiyordum. Geniş patika yollarda, dikenlerle yabani otlarla yürüyo..
İşte bir kalem tüm yaşamını bağladığın. Bir kalem bu tutunduğun, elinde sıkı sıkı tuttuğun. Sanki onu bırakıversen bir uçurumdan aşağı düşecekmişsin gibi sıkı sıkı kavrıyorsun onu. Esirisin artık onu..
“-Salyangozlarda düş görür... -Böceklerde öyle...” Hayatınız boyunca köşe bucak kaçtığınız şeyin aslında kendiniz olduğunu keşfettiğinizde ne yaparsınız? Nasıl devam edersiniz kaçmaya... Ya da..
Aşk ve kan ne kadar birbirine yakın aslında. İkisinin de rengi kırmızı mesela. İkisi de birbirine muhtaç. Biri kanatmak, diğeri kanamak için. Birinden biri olmadan yaşayamıyoruz. Aşkız, kanız. Geri k..
Artik biliyorum yaptigin gravur baskilardan birine nicin avcilar adini verdigini.. Fakat digerine neden bir ad vermedigini anlamamistim yillarca... Ama simdi bakiyorum.. Bu gecenin bir yarisi.. Bakiyo..
Birinin elini uzatmasını beklemenizle aynı şey değil kesinlikle sizin birine elinizi uzatmanız... Sizin oturup beklemenizle birinin sizi bekliyor olabilmesi de öyle. Kelimelerle oynanan binlerce haz d..
Şimdi düşünün; 'Ben tüm evrendeki en yalnız kişiyim.. Çünkü benden sadece bir tane var. 'Şimdi yüksek sesle bağırın en yakınınızda kim varsa; 'Sen tüm evrendeki en yalnız kişisin....
Küçükken hep güneşe çıkardım ağlamak için. Sessiz. Çok sessiz. Bir odada olsam o beni göremeyecek sanırdım.O sebeple inatla gökyüzüne bakar, inatla sessizliğimi korurdum... Uzun zamandır yok böyl..