İnsan, şüphesiz ki yaratılmış en kusursuz canlı. Ama şu da var ki diğer canlıların yaptığı her şeyi yapamıyor. Beyaz bir martı gibi göklerde süzülemiyor, köstebek gibi yerin altından gidemiyor, kangur..
Kuru börülce, nedense mutfaklarımızın öksüz bakliyatlarından olmuştur her zaman. Evinde hiç kuru börülce yemeği pişirmeyenlere rastladıkça çok şaşırmışımdır. Bizim ailenin baş tacı bakliyatlarındandır..
Pırıl pırıl bir pazar sabahı. Erkenden dışarı çıkıyor, fırına doğru yürüyorum. Dünkü yağmurun ıslattığı kaldırımlar henüz kurumamış. Ama kaldırımlar yıkanmış, tertemiz. Ağaçlar da öyle, yaprakları..
Atatürk ile ilgili, basında yer almayan, sadece aile içinde bilinen anılar vardır. Bu anılardan birini babam çok duygulanarak anlatır her zaman. İstedim ki babam yazsın, ben aktarıcı olayım. Okuyacağı..
Bilgi alınacak kaynakların olmadığı o eski yıllarda, bir ülkede, çok ünlü bir bilge varmış. Bilgelik bir yana, aynı zamanda kâhinmiş de bu adam. Halk, o ne derse inanır, davranışlarını onun kehanetler..
Şu anda bu yazıyı Carmina Burana eşliğinde yazıyorum. TRT 2 nin doyumsuz konserlerinden birinin eşliğinde yani. Ben unutsam bile, babam ne yapar eder, bana hatırlatır. İyi de, Gezelim Görelim'le ne..
Bugünlerde pek çok evde hoş bir telaş yaşanıyor; aşure pişirip, dağıtma telaşı. Bu yazıda aşurenin tarihçesinden ve tarifinden söz etmeyeceğim aslında. Söz etmek istediğim şey bambaşka. Elbette aşure..
Bazı yazılar bende derin izler bırakır ve asla unutmam. Bekir Coşkun'un 2 Ağustos 2006 tarihli ' Portakal çiçeği kadınlar ' başlıklı yazısı unutamadığım yazılardandır.Günlerdir aklımda bu yazı var..
Denizi sevdim;Fırtınalarla coşup köpürdüğünde, karıncanın su içeceği kadar sakinleştiğinde, poyrazda sahilde durgunken, açıklarda titrek dalgalarla göründüğünde, yağmur sonrası turkuaz ren..
Bu yazı, bir anlamda MB da olmama neden olan, MB yazarlarından, aile dostumuz Hasan Hüseyin Dulun beye bir teşekkür yazısıdır.Bana MB dan sözetmeseydi, burada yazmamı önermeseydi, şu anda..