Ahmet YILMAZ
Normal günlerimizi “bayram”a döndürme gayreti içinde olmamız gerektiği halde, biz 3-5 günlük bayramlarımızı bile ağız tadıyla kutlayamıyoruz. Her türlü imkânlara ve şartlara sahip cennet vatanımızda, sanki bilerek veya bilmeyerek hayatı kendimize zehir etmeye, cehennem ıstırabı çekmeye bayılıyoruz. İnsan olmanın meziyetiyle aklımızın mantığımızın gösterdiği aydınlık yolda, sorumluluklarının ve görevlerinin bilinciyle hareket eden şuurlu vatandaş olarak daha güzel günlerde bayramlar yaşama azmi ve heyecanıyla dolmanızı arzusuyla, bayramınızı (maalesef zamanında yetiştiremediğim içingecikmeli olarak) kutluyor, güzellikler diliyor, selam ve saygılarımı sunuyorum.
01 Aralık 2009 02:53seni-nasıl-özledim
korka korka sonundan. sessizce mutlu sonla bitmesini dileyerek bekledim. öyle bulunmaz bir sevda öyküsünü su gibi içtim okurken. niye her güzel şeyin bir sonu -anlamlı ya da anlamsız- olmak zorunda? neden bu kural hiç değişmiyor? kim koymuş bu kuralı, neden yıkamıyoruz? içim çok acıdı, çok sızlıyor... sevgilerimle.
06 Temmuz 2009 04:40CEVAP
ilginiz ve değerli yorumlarınız için teşekkür ederim. oyunun kuralları, oyun kurucular tarafından çok önce konduğundan bizlere de oynamak kalıyor. Suyun sizi huzurla yıkamasını, yüreğinize mutluluk kelebekleri açtırmasını diliyorum tüm kalbimle -umutları ve düşleri kaybetmemek lazım-
11 Temmuz 2009 09:45yasamdan
son yazdıklarınız..keyifle tebesümle kalın
19 Haziran 2009 10:05CEVAP
siz de hep gülümseyin ankaradan sevgilerimle....paylaşıldıkça güzel .......
19 Haziran 2009 10:42yasamdan
bir inci seli gibi..
26 Mayıs 2009 13:36Filiz Hekimoğlu
Ellerinize sağlık, ne güzel dile getirmişsiniz yapılan eleştirilerin olaya olan etkisini. Dilerim yazınız bireylere biraz daha pozitif olmayı öğretir. Bu arada yazılarınızı zevkle okuduğumu belirtmek isterim. Saygılarımla başarılıarınızın hep yanınızda olmasını dilerim.
15 Mayıs 2009 10:56CEVAP
ilginize teşekkür ederim :) birazcık hoşgörü, empati ve pozitif enerji :) bu kadar zor olmamalı. Her konuda elbetteki söyleyecek sözlerimiz olsa da gerek uzman görüşü, gerek tecrübe yada bireysel düşüncemiz yapıcı eleştirilere ihtiyacımız var. ankaradan sevgilerimle
15 Mayıs 2009 16:04Aysen Ce
Yorumun için çok teşekkür ederim. Paylaşımlarımızın daimi olması dileğimle... Sevgiler!
11 Mayıs 2009 17:26Filiz Hekimoğlu
Ben de Ankara'dayım ve ben de sizin yaşadıklarınızı yaşayan biriyim. Ne güzel dile getirmişsiniz "evlilik aşkı öldürmüyor da saygısızlık, özensizlik ve bencillik elbiseleri üst üste giyildiğinde gömlek ağırlaştıkça ağırlaşıyor ve siz içinde kayboluyorsunuz" Ellerinize sağlık okumaktan ve üzerinde düşünmekten kendimi alamadığım ender yazılardan birini bizimle paylaşmışsınız, teşekkür ederim. Saygılarımla
26 Nisan 2009 22:19CEVAP
değerli yorumlarınıza teşekkür ederim; beni mutlu etti. mutluluklar kadar acılar da paylaşılmalı "yaşam paylaşmaktan geçiyor" ankaranın soğuğuna inat hep gülümsemenizi diliyorum tüm kalbimle
26 Nisan 2009 22:59yasamdan
HAYATINIZIN RENGİ “Bir zamanlar hayatı toz pembe görürdüm, ne güzel günlermiş onlar.. Her şey gözüme güzel görünürdü. Çok mutluydum. Başka türlüsü olmaz gibi gelirdi. Şimdi her şey geride kaldı. Hayatım çok renksiz. Ne yapmalıyım, bilmiyorum. Günlerim birbirinin aynı. Hayatım, alışkanlıklar zincirine dönüştü. Şöyle başımı alıp kaçma isteğim bile yok. Öyle bıkkınım." Hayatın renklerini hiç düşündünüz mü? Mutluluğun toz pembesiyle, mutsuzluğun simsiyahlığından başka renk yokmuş gibi davranırız. Bir de renksizlik. Oysa hayatın her döneminin renkleri vardır. Toz pembeyle siyah arasında doğanın nice rengi oynaşır durur. İçimizden fışkıran bir sevinç anının şafak kırmızısı nasılda sarıverir bizi. Her yanımız nasıl canlı, nasıl sıcaktır. Umudumuz birden bire kırıldığında nasılda soluverir. Bir kahverenginin kendi içinde kıvrılmış hüznünü duyarız. Belki içimizde bilmediğimiz bir ressam, nerede oturduğunu bilmediğimiz bir ışıkçı var. Yaşadığımız her anın her duygunun, her düşünceni
15 Ocak 2009 23:14CEVAP
günümü aydınlattınız ................... yoğun ve bir okadarda stresli bir anımda elinizde ne kadar renk varsa bana gönderdiğinizi yüreğimde hissettim. Teşekkür ederim tüm kalbimle günümü aydınlattınız...... tam siyahın hakimyeti içinde kaybolacakken, telaşlı bir sarı ile karşılaştım ve kırmızı tüm gücüyle korudu beni:) bugün ankarada küçük bir çiçek açtırdınız; ankaranın ayazına inat
16 Ocak 2009 10:56yasamdan
Tanınmış bir trapez ustası, öğrencilerinden sahip oldukları hünerleri göstermesini istedi. Öğrencilerden birinin içi korkuyla dolmuştu. Yere çakılıp düşeceğini düşündü. Bu korkuyla her tarafı buz kesti. Kasları gerilmişti. Kaslarının hiçbirini hareket ettiremiyordu. "Ben başaramayacağım yapamayacağım!"demeye başladı. Öğrencisinin o an başarılı olmazsa, bir daha aynı cesareti toplayamayacağını düşünen hocası, birden onu kucakladı ve şu sözleri söyledi: "Yüreğini trapez çubuğuna at, vücudun mutlaka takip edecektir onu!"...
15 Ocak 2009 23:11CEVAP
yüreği hep çocuk kalanlara :) mesajınız yerine ulaştı......
16 Ocak 2009 10:58yasamdan
uzun yıllar iletişim, ekran önü haberin saati, akrebi yelkovanı derken hızla akan süreçte şimdi hem yazıyor, hem sizin gibi koçluk yapıyorum..fazlasıyla deşifre olmadan hayatın her noktasına renkleri koymak bakıtğımda gülümsetiyor. ister istemez bugünlerde malum gündemin içerisinde yine çok özel birilerine yön veriyorum.sabah şunu fark ettim, anlattıklarımda 'şöyle olsun' dediklerimde mutlu olduğumu. bu durumda gamzelerim inadına firarda..yarın sabah ankara'dan misafirlerim var.bu arada ankara ya tebesümle merhaba tekrar..aslında bir şeyi aradım.zaman zaman kurumdayken inerdim stüdyolara aklıma geleni seslendirirdim.sanırım ses ve yazı rengi tanrımın bana armağanı.hayatın renklerini arıyorum bulup yollayacağım.sonra imkanı olursa o ses kaydını yollarım size.dilerseniz..
15 Ocak 2009 23:10CEVAP
imkan olmalı, yaratılmalı ............... dilemek ne demek isterimmmmmmmmmmm ankaradan sıcacık bir gülümse ve mugda bir kahve gönderiyorum kokusu tüm odayı saran
16 Ocak 2009 11:00