Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Temmuz '15

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Bodrum Otogarı

Bodrum Otogarı
 

BODRUM OTOGARI


Hani bazen olur ya; alıp başınızı hiç bilmediğiniz diyarlara gitmek ve bilinmezliğin içinde kaybolmak istersiniz. O bilinmezlikte sizi kimse tanımaz, kimse beklentileriyle sizi bunaltmaz, siz kimseyi kaprislerinizle kusturmazsınız. Çünkü oralar yabancıdır. Sizi sarıp sarmalamak için önce kabullenmeleri gerekir. Bilinmez diyarların efendisi olabilmek için sizi önce görmeli, sonra tanımalı ve minik testlere tabi tutmalıdırlar. Aynı şeyi siz de yapıyorsunuzdur elbette. Sizin de vardır kriterleriniz, gizli sınavlarınız.  Önce tarayıcı göz ışınlarınızla karşılıklı birbirinizi süzersiniz, sonra tek heceli kelimelerle ses tonunuzun rengini belirler, ardından birkaç kelimeden oluşan cümlelerle selamlaşmaya başlarsınız. Sonrasında ise artık sınav zamanı gelmiştir. Testin en önemli aşaması, sabır, dayanıklılık ve tahammül alanında olacaktır. İşte bu aşamaları geçmeyi başarabilirseniz artık aidiyet duygunuz oluşmaya başlar ve o bilinmeyen diyarların efendisi olabilirsiniz.

Aylar boyunca yaşanan sıkıntılar, üzücü kayıplar, bunalımlar neticesinde ortam değişikliğinin iyi geleceği düşüncesiyle bir bilinmeze doğru yol yapma hevesine kapıldım. Apar topar hazırlanan bir valizle “içinde kahve makinesinden tutun, her türlü acil durumda kullanılabilecek ilk yardım malzemeleri ve basit birkaç ilaca varıncaya kadar her şey var! ” daha önce hiç gitmediğim, ön yargılarımın ve medyadan takip ettiğim haberlerden dolayı antipatimin çok fazla olduğu bir bölgeye doğru yol haritamı hazırladım. Sırada uzun saatler sürecek bir gece yolculuğunu atlatmak ve bilinmezlik diyarına ulaşmak vardı. Yakınlarımla ve sevgili köpeğim Marco ile vedalaşıp, devasa boyuttaki valizimi sürükleyerek yola çıktım.

Seyir defteri birinci gün;

Yaşadığım bölgenin çok tanınmış bir seyahat firmasının aracına 45 dakika rötarla binip koltuğuma yerleştim. İyi yolculuklar anonsunu duyduktan beş dakika sonra elime tutuşturulan buz gibi bir kase dondurmayı mideye indirmeye hazırlanarak seçtiğim bir filmi izlemek için kulaklığımı kafama yerleştirdim. Artık bu uzun yolculuğun tadını çıkarabilirdim. Bekledim… Bekledim… Dakikalarca bekledim. Tık yok. Görüntü ekranda akıyor ama ben tek kelime duyamıyorum. Anlaşıldı kulaklık bozuk her zamanki gibi diyerek çantamdan telefon kulaklığımı çıkarıp yuvasına taktım. Tamam şimdi sorun çözüldü derken bu kez de görüntü kayboldu nedense. Uzun uğraşlar sonucunda ne ses ne de görüntüye kavuşamayınca görevliyi çağırıp çözüm bulmasını rica ettim. Karşımda, ağzındaki tüm dişleri göstererek sırıtan görevli “ bu aletler her zaman arıza yapıyor abla, yapacak bir şey yok” deyince benim de arıza düğmemin ilk tuşuna basılıverdi bir anda. On iki saat yolculuk yapacak ve üstelik huyu kurusun yolculuk süresince hiç uyumayacak bir kadına söylenecek sözler olamazdı bunlar. Artık kaşım, gözüm, yüzüm nasıl bir hal aldıysa, o bana kendini göstermek için sırıtıp duran otuz iki diş bir anda yok olup karanlık mağarasının içine doğru usulca çekildi. Sonra tıslarmış gibi bir ses çıktı o mağaradan. Dişlerin sahibi ne dediğini anlamadığımı görünce eliyle bana bir şeyler anlatmaya başladı. O zaman anladım ki bana her nedense acıyıp zihinsel engelli muamelesi yapıyor. Bu kez kaşım, gözüm, dilim yetmezmiş gibi elim kolum da oynamaya başladı. Adam baktı ki ben tehlikeli bir boyuta geçmeye niyetleniyorum, bir anda tarzını değiştirerek bana çok kibar bir lisanla, eğer istersem boş olan koltuklardan birine geçip şansımı orada deneyebileceğimi söyledi. Biraz daha homurdandıktan sonra tasımı tarağımı toplayıp arka taraftaki koltuklardan birine geçerek yeni yuvama yerleştim. Görevli arkadaş tüm yolculuk boyunca beynini kemirip durmayayım diye bu kez kendisi gönüllü olarak benim tv ekranımı ayarladı, bir çift de yeni kulaklık getirip kafamın üstüne taktı. İzlemek istediğim filmi başlatıp iyi dileklerini ileterek yanımdan uzaklaştı. Ne yapayım şimdi ben? Bu kriz anını lehime çevirmek için; “ adama her fırsatta homurdanmaya devam mı edeyim, yoksa olan oldu artık buna da şükür deyip çenemi kapatayım mı? “ diye düşünürken bir anda omzumun üzerinden bana uzatılan mis gibi bir fincan kahve ve sıcacık bir poğaçanın kokusuyla düşüncelerimden sıyrılıverdim. Etrafıma baktığımda tek servis yapılan yolcunun ben olduğunu görmek de ayrıca şaşırtıcıydı. “Ne iş?” dercesine adama sol kaşımı kaldırıp baktığımı hatırlıyorum şu an. Ama bu kaş hareketim adamın da ruhunu okşamış olmalı ki “ efendim müşteri memnuniyeti önemli bizin firmamız için” diyerek gece boyu durmadan kahve, çay, kek, poğaça taşımaya devam edip durdu garibim. Ama asıl amacının “ kadının eli, gözü, kulağı, çenesi sürekli meşgul olursa sataşmayı bırakır, yoksa bu huysuz kadın yolculuğu bize zehir eder “düşüncesi olduğundan şüphelenmiyor da değilim hani.  Üstelik mola yerlerinde araçtan inip, uyuşan bacaklarımı açmak için minik yürüyüşler yaparken, kaptan şoförümüz de bizzat kendisi yanıma gelip tekrar araca binmem için beni davet edince bu teorim de sanırım doğrulanmış oldu.

Bu arada kanlarına girip benimle birlikte yolculuk yapmaya ikna ettiğim arkadaşlarımın da uyur numarası yapıp, yolculuk süresince beni tanımıyormuş gibi yapmalarını da mimlediğimi bilmenizi istiyorum. Komşu komşunun külüne muhtaçmış ya, inşallah gittiğimiz yerlerde onlar da benim külüme muhtaç kalır. O gün de ben onları tanımayacağımı şimdiden duyururum.

Ve sabah kargalar daha kahvaltıların etmeden bilinmezlik diyarının otogarına ulaşma şerefine nail oldum. Kalacağım beldeye ulaşmak için bölge araçlarının nereden kalktığını öğrenip, o içinde ceset bile taşıyabileceğiniz büyüklükteki valizimi sürükleyerek minibüs durağına vardım. Allah bana sabır verdi ve ben yeni bir olay çıkarmadan iki saate yakın dolmuşların hareket saatini bekledim. Bu arada ne mi yaptım? Elbette ki otogarın her köşesini, tuvaletini, minik kafelerini, yiyeceklerini keşfedip kendimce not verdim. Yurt içinde de yurt dışında da böylesine meşhur olup, gümdemde yer almayı başarabilen bir tatil yöresine hiç yakışmayan bir otogar görüntüsü ve kirliliği ne yazık ki beş üzerinden iki yıldız alabildi benden.  Açıkçası şu an bu ortamın yenilenmesi için uğraşmayan Bodrum Belediye Başkanının başka bir bölgede uzunca bir tatile çıktığını ve o yüzden bu çirkinliği görmediğini düşünüyorum. Sayın başkan; unutmayın ki aslan yatağından belli olur ! Bölgenize gelen birçok insanın ilk karşılaştığı yer terminaliniz ne yazık ki…

Burası neresi mi?

Gözde tatil bölgesi Bodrum elbette.

Zaten var olan antipatim kat be kat artmış durumdayken, nihayet hareket etmeye karar veren minibüse binip kalacağım bölge olan Bitez’e doğru yola koyulduk. Tesise girdikten sonra orada  neler olacak henüz bilmiyorum.

Hadi hayırlısı diyelim …

 
Toplam blog
: 11
: 350
Kayıt tarihi
: 11.02.15
 
 

Yazar, okur, düşünür, tartışır, ev kadını, iş kadını, anne, baba, çocuk, öğrenci... ..