Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ekim '14

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Bugün günlerden neydi?

Bugün günlerden neydi?
 

zaman


2 sene önce yine ofis düzeninden inanılmaz sıkıldığım bir anda yazmıştım bu yazıyı.. Okuyunca tekrar hatırladım; iş hayatımı sonlandırmakla çok doğru karar vermişim.

Genelde yazdıklarımı okurken utanıyorum (nedense). Ama bu sefer çok hoşuma gitti. Umarım siz de aynı şekilde hissedersiniz.

Bu aralar çok sık duyuyorum.. veya.. ben de öyle yaşadığımdan dikkatimi çeker oldu..

"Bugün günlerden neydi?, Saat 6'mı olmuş, vay bee 2012'yi neredeyse bitirdik.. "

Anneanneler, dedeler de söyler.."Seneler su gibi geçer çocuğum, farkına bile varmazsın"

Tüm bu zaman kavramının birbirine girmesi nedendir? Yaşadığımız günün hangisi olduğunu neden kaçırıyoruz?

Peki anneannelerin dediği doğru mu? Seneler gerçekten su gibi mi geçiyor?

Tam bir yılı devirip, 365 gün boyunca, birkaç fazla önemli an dışında, neler yaptığımızı neden hatırlamıyoruz? Biz hiçbir zaman değişmeyen zamandan hızlı mı koşmaya çalışıyoruz?

Benim hayata bakışımı değiştiren bir deniz seyahatim olmuştu. 2011 yılının yaz ayıydı..

Ne kadar direnirsen diren, ne kadar savaşırsan savaş, asla kontrolü ele alamadığın bir yer deniz..

Güne gün doğumuyla başlıyorsun, iğrenç alarmla değil mesela, saati kapattığın gibi güneşi batıramıyorsun maalesef.. Gün içinde yol alıp alamayacağını da hava koşulları belirliyor, senin pek hükmün yok.. Sonuç  ve çözüm odakli düşüneyim, ben gitmenin bir yolunu bulayım da pek sökmüyor burada..  Karada yaşanan hayat şekilleri kabul etmemeyi öğrettiğinden, kendi içinde bir sinir harbi yaşıyorsun.. Gitmek istiyorum, niye gidemiyorum diye kendini strese sokuyorsun..O da sökmüyor.

Kendine zindan ettiğin birkaç günün ardından, düşünce bulutların yok oluyor ve kendi güneşini doğuruyorsun sonunda..

Anahtar kelime; TESLİMİYET  

Tüm dünyanın varolması için yaratılmış olan "Doğa'nın Kanunları'na" ayak uyduruyorsun.. O zaman yolculuğun keyfini sürmeye başlıyorsun işte.. Güneş doğduğunda saatin altı olduğunu bilmekle başlıyorsun güne ve güneş batarken saat dokuz diyorsun içinden..

Geldiğin yere; doğaya teslim ediyorsun kendini.. Senin için çoktan yazılmış kanunları kabul ediyorsun..

Günün her saatini yaşıyorsun ve seninle birlikte yaratılan herşeyi ruhunun gözüyle görüyorsun artık, ve unutmuyorsun yaşadıklarını..

Dünyanın dörtte üçü deniz doğru, peki biz kalan dörtte birlik kısımdayken neden hala dünyada olduğumuzu unutuyoruz?

Karada bir nankörlük söz konusu maalesef.

Doğanın tüm kanunlarını al aşağı edip kendi kuralllarımızı koymaya çalışıyoruz ve bu kuralları çalıştırmak için gerçeklere karşı direndiğimiz bir düzen içine giriyoruz. 24 saatini nasıl geçirdiğimizi anlayamadığımız gün, neden 48 saat değil diye söylenmeye başlıyoruz.

Bizim yapmaya çalıştığımızın, 5 yaşındaki bir çocuğun bir iş adamına yaptığı işi öğretmeye çalışması gibi oluyor.

İnsanlığın varolmasını sağlayan tüm bu kanunlara kafa tutarak kendimize neler yaptığımızın farkına varamıyoruz bile..

Aynaya baktığımızda gerçekleri görmediğimizden, fiziksel güzelliğimizi kaybediyoruz, bakmıyoruz kendimize,

Birçok yerde sadece bedenen varolduğumuzdan, robotlaşmış ve gülmeyen insanlar oluyoruz,

Bu aralar neler yapıyorsun sorusuna, sadece ev-iş diye cevap veriyoruz,

Bakımsız, somurtan, yolda ne yaptığından habersiz sadece gideceği yeri düşünen bir grup insan oluyoruz ve başlıyoruz söylenmeye; bugün günlerden neydi, zaman da su gibi akıp geçiyor diye..

Tüm kavramlarımızı kaybederek yaşadığımızı zannediyoruz, otomatik pilota alıyoruz kendimizi veya pille çalışıyoruz.

Çalışma arkadaşlarımla, iş zekasına hayran olduğumuz bir yöneticimiz bize şöyle bir laf etmişti, bayılmıştık..

"Arada bir dur ki ruhun bedenine yetişsin"

O zaman bunu eve gidip dinlenmeliyiz diye algılamıştık ama şimdi anlıyorum ne demek istediğini..

Kendi zamanımı kaybettiğimi farkettiğim zamanlarda aklıma geliyor bu söz..

Otomatik pilotta olduğun veya fişini çekip pilini taktığın tüm o anlarda, aslında ruhun doğanın kanunlarına uymaya devam ediyor, sen de sadece zekan ve bedeninle varoluyorsun..

Dirençten vazgeçip kendini doğal akışa teslim ettiğin anda ise ruhunla buluşuyorsun,  eksik parçaların tamamlanıyor ve ruhunun gözleriyle bakıyorsun dünyaya,  işte o zaman dört dörtlük oluyor hayatın ve biliyorsun artık bugün günlerden Cuma..

 
Toplam blog
: 33
: 735
Kayıt tarihi
: 06.06.07
 
 

Seyahat etmek, gezmek, fotoğraf çekmek, okumak ve yazmak en sevdiklerim..O yüzden bu blogu kurdum..