Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Eylül '14

 
Kategori
Öykü
 

Buluşma

Buluşma
 

Bir çiçeğe hasret...


Buluşma

“Ömür Özçetin’e ithaftır.”

Bütün gün güneşin sıcağını içmişti yollar ve kaldırımlar... Onlardan yükselen sıcaklık yürürken bile bacaklarını yakıyordu kadının. Metrodan inip buluşacakları yere geldiğinde, oraya ilk kez gelen adamın kapıdan içeriye, ona, baktığını gördü. Seslendi arkasından, "Hişt! Buradayım." Dönüp gülümsedi adam sadece dudaklarıyla; çünkü güneş gözlükleri engelleyip göstermiyordu gözlerindeki gülümsemeyi... Gözlerindeki gülümsemeyi görmeden elini uzattı kadın. Tokalaştılar. Şemsiyelerle saklanılmıştı güneşten; ama hınzır güneş yine de boşluklardan sızmayı başarıyordu.

"Bu, bir anıdır!" yazdı adam kitabın içine. "Öyle..." dedi kadın adamın hüzünlü yüzüne bakarak. Oysa hüzünsüzlük kokuyordu hava ve neşeli şarkılar vardı radyoda. Son kullanma tarihi geçmişti masadaki gülün ve şarabın... Tortusunu sıyırıp attı adam ellerinden kirli gecelerin... Bir sayfa daha okudu ağacın gölgesinde. Bir sayfa daha... Derken yenilendi hayat. Işık/sızdı gözleri, yüreği... Karanlığa kilitli bakışları vardı ikisinin... Tek bir yangına umarsızdı oysa bardaktaki şarap, içtikçe damarlarında esrik esrik dolaşan tek heceli sözcük: Kan! "Aşk da diyebilirdim belki damarlarımda gezseydin... Bana o kadar yakın olabilseydin... " dedi kadın. Adam, sessizce kadehini bırakıp kadının elini tuttu; gözlerine bakarak gözyaşlarını içti yüreğinin, yutkundu, sonra devam etti, "Atlatacağız bunları, korkma!" Kadın, umut dolarak baktı ve gülümsedi.

Mekân sahibi geldi yanlarına, bir isteklerinin olup olmadığını sordu. "Çay!" dedi kadın. "Çay, hayattır!" diye devam edecek gibiydi sözlerine adam. Sözler... Sözler... Sözler... Ağzından çıktıktan sonra geçerliliği yiten! Boş vaadlerdi belki artık onlar. Tutulması gerekmeyen. Sadece bakıştılar o an.

Kadın, masada duran bardaktan gözlerini ayırdı, "Ne bekliyorsun hayattan?"
Adam, bir çocuğu olsun istiyordu, en çok kız çocuğu... Yaşları vardı ikisinin de. Nasıl olacaksa bu saatten sonra? Ne zaman büyüteceklerdi? Kime kalacaktı çocukları? Kimin, kimlerin eline? "Dur! Dur!" dedi kadın, "Öyle çok düşünüyorsun ki soluğumu kesiyorsun. Aşkımızdan başka çocuk istemem kollarımda. Ölürsem bile benimle ölecek!" dedi gözlerinin derinliklerinden sevdiği adama.

Akşamın hüznü çökmeye başlamıştı içlerine. Denizi seyrettiler bir süre. Sonra birbirlerinin yüzüne bakıp kalkalım mı dediler mimikleriyle... Otobüs durağına kadar el ele konuşmadan gittiler. Adam, kadını alnından öperek bindirdi otobüsüne, "Eve gidince haber ver. Merak ederim." dedi. Kadın, masum bir baş sallamasıyla yanıtladı adamı. Cam kenarına oturdu, sevdiği adam gitmemiş aracın hareket etmesini bekliyordu. Yalnızlığa doğru kalktı otobüs... Camdan dışarıyı seyrediyordu kadın. İlk tanıştıkları ve sonrasında hep oturdukları bankta başka bir çift vardı, gülümsedi. "Yarın, gelinlik ve damatlık bakmaya gideceğiz... Nereden nereye?" dedi kendi kendine. Gözlerindeki ve yüreğindeki buğu çözüldü huzura doğru...

Ve bir deliydi anılar, nereden, hangi sokaktan çıkacağı belli olmayan...

Temmuz-2014, İzmir

 
Toplam blog
: 12
: 109
Kayıt tarihi
: 02.09.09
 
 

İzmir doğumluyum. İzmir'de yaşıyorum. Yazı yazmayı çocukluğumdan beri çok severim. Kağıt ve kalem..